Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 Millî Kurtuluş Hareketlerinin Ana Prensipleri(Kadro, Sayı 8, Ağustos 1932)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
onur

onur


Mesaj Sayısı : 124
Kayıt tarihi : 19/07/09

Millî Kurtuluş Hareketlerinin Ana Prensipleri(Kadro, Sayı 8, Ağustos 1932) Empty
MesajKonu: Millî Kurtuluş Hareketlerinin Ana Prensipleri(Kadro, Sayı 8, Ağustos 1932)   Millî Kurtuluş Hareketlerinin Ana Prensipleri(Kadro, Sayı 8, Ağustos 1932) EmptyPaz Ağus. 02, 2009 2:08 pm

Millî Kurtuluş Hareketlerinin Ana Prensipleri

1. Millî kurtuluş hareketleri, tarihî itibarile beynelmilel bir tarzda, yani müstemlekeci memleketlerle, müstemlekeler ve yarı müstemlekeler arasındaki iktisadî ve siyasî tezadın bir neticesidir. Bu tezat tarih içinde menşeini, bir taraftan makinelerin grap memleketlerinde sanayie tatbikinden doğan büyük sanayi inkılâbından, diğer taraftan bu sanayiin arzın mahdut noktalarına tekâsüf ve inhisar etmesi şeklinde tecelli eden beynelmilel müsavatsızlıktan alır.

2. Millî kurtuluş hareketlerinin mebde noktası beynelmilel bir tezat olduğu gibi, gaye ve hedefi de bu beynelmilel tezadın, yani bir kısım memleketlerin diğer kısım memleketlere karşı iktisadî ve hattâ siyasî tabiiyeti şeklinde tecelli eden müstemlekecilik tezadının hallidir.

Bu itibarla millî kurtuluş hareketleri, gerek tarihî menşeleri, gerek inkişaf istikametleri bakımından, cihan içinde bir tezadı ve binaenaleyh bütün pernsipleri kendi zatından çıkarılması icabeden müstakil bir beynelmilel davayı temsil eder. Millî kurtuluş hareketleri, her hangi bir hareketin peyki, tâbii ve rezervi olmaz.

3. Tarihî mahiyetleri itibarile millî kurtuluş hareketleri, cihan iktisat vahdetini inhilâl ettirmeye ve cihan iktisadiyatını teşkil eden unsurların birer birer kendi kabukları içine çekilmeleri suretile gittikçe iptidaileşmelerine müteveccih menfî ve irticaî birer hareket değildir.

Bu hareketler filvaki, millî istiklâl cidaline giren müstemleke ve yarı müstemlekelerle iktisaden tâbi memlektlerin kötü birer hammade müstahsili ve passif birer mahreç olmaktan kurtulmalarını istihdaf eder. Fakat bu otarşi, yukarıda işaret olunan hedefin tahakkuku için bir intikal seyridir ki bu seyir, bu memleketlerin kendilerini müebbeden âlemi hariciye kapamaları, beynelmilel iktisat münasebetlerinden uzaklaşmaları demek değildir. Bilâkis millî kurtuluş hareketlerinin inkişaf istikametleri, müstemleke ve yarı müstemlekelerle iktisaden tâbi memleketlerin, millî iktisat cihazlarını, imkânın azamî haddine kadar inkişaf ettirmiş yeni iktisadî cüzütamlar halinde beynelmilel emtia mübadeleleri iştirak etmeye ve bu suretle daha rasyonel bir cihan vahdetini tesis etmiye müteveccihtir. Başka memleketlerdeki buhranları ve içtimaî mücadeleleri keskinleştirmek için “müstemleke ve yarı müstemlekelerin bir taraftan ham madde müstahsili ve mahreç olmaktan çıkmak, fakat diğer taraftan kendi kendilerini iptidaileştirmeleri ve cihanın mübadelesinden hariç kalmaları telâkkisi, millî kurtuluş hareketleri bakımından merdut bir telâkkidir.”

4. İstihsal vasıtalarile, tekniğe tahakküm tarzı, yani istihsal münasebetlerile teknik arasındaki uygunsuzluk, muassır cemiyette yaşıyan bütün tezatların ve bu meyanda müstemlekecilik tezadının unsuru aslisidir. Yüksek tekniğin, bütün istihsal vasıtalarının, büyük iktisat faaliyetlerinin içtimaî bir murakabe ve tanzim altına alınmamış olması yüzünden muassır cemiyette tekniğin her terakki adımı kendi peşinden bir sürü içtimaî tezatları sürüklüyor.

Yüksek tekniği ve büyük iktisat faaliyetlerini cemiyetin kontrolü altına alması, millî kurtuluş hareketlerinin objektif mahiyet ve inkişaf istikametlerine iki sebeple tevafuk eder:

A- Milletler arasındaki iktisadî tabiiyet ve metbutiyet tezadının tasfiyesi.

B- Millet içindeki iktisadî menfaat tezadının tasfiyesi.

Cihanda sanayi yalnız mahdut memleketlerde tekâsuf ettiği ve o memleketlerde sanayiin başıboş inkişafı ham madde ve mahreç kavgalarına meydan verdiği müddetçe, cihanda müstemlekecilik tezadının tasfiyesi ve millî kurtuluş hareketlerinin en esaslı gayesinin tahakkuku imkânsız kalır.

Milletler arasındaki iktisadî tabiyet ve metbuiyet tezatının tasfiyesi için, şimdi büyük sanayi memleketlerinde tekâsüf, inkişaf etmiş olan yüksek tekniğin ve bu yüksek teknik üstündeki içtimaî münasebetlerin cemiyetin plânlı kontrolüne müstenit yeni ve daha rasyonel bir şekilde inkılâbı, millî kurtuluş hareketlerinin inkişaf ve selâmeti hesabına zarurîdir. Büyük sanayi memleketlerinin kendi bünyelerinden gelen kanuniyetlere göre oralarda esasen cereyan etmekte olan bu bünye istihalesini hassasiyetle takip etmek ve bu istihalelerin oralardaki içtimaî mahiyeti ne olursa olsun onu kendi mücadelemizin gaye ve prensiplerine göre hükümlendirmek mecburiyetindeyiz.

Millet içindeki iktisadî tezatların tasfiyesi bahsine gelince; milletin ahenk ve insicamı üstünde menfî bir rol oynıyan ve binnetice milletin bünyesinde -büyük sanayi memleketlerinde gördüğümüz gibi- keskin sınıf mücadelelerine, buhranlara, katastroflara ve nihayet bütün milletin bünyesinin inhilâline mahkum kılan iktisadî menfaat mücadeleleri, büyük tekniğin ve büyük iktisat faaliyetlerinin başıboş inkişafının birer neticesidir.

Halbuki şimdi Türkiye’de -ve Türkiye’ye benzer memleketlerde- büyük ihtihsal tekniği ve bu tekniğe müstenit büyük mülkiyet münasebetleri esasen inkişaf etmiş değildir. Henüz rüşeym halindedir. Bunların on dokuzuncu asır, yani klâsik kapitalizmin tezehhür ve inkişaf safhasında olduğu gibi, fertlerin serbest rekabeti ve liberal sermaye terakümü ile meydana getirebilmesi için zarurî olan şartların ise, hiç birisi mevcut değildir. Şimdi millî kurtuluş mücadelesi içinde yaşıyan memleketlerin kendi millî sermayelerini böyle ferdiyetçi ve liberal bir sistemin içinde geçen asırda Avrupa’da görüldüğü gibi- teraküm ettirilmeleri için, ne taksim edecekleri müstemlekeler, ne fethedecekleri serbest pazarlar kalmıştır. Hulâsa bütün şartlar ve zaruretler, millî kurtuluş hareketlerine giren memleketlerin kendi iktisat cihazlarının inkişafını, daha ilk adımdan itibaren cemiyetin sevk ve idaresi altına almalarını âmirdir.

Bu memleketlerde ileri teknik ve geniş iktisat faaliyetleri, ancak milletin, yani milletin ileri menfaatleri namına cemiyeti sevk ve idare eden plânlı bir iktisat devletçiliğinin, mülkiyet ve murakabesi altında doğar ve inkifaş edebilir. Bu memleketlerde devlet, on dukuzuncu asır Avrupası tamamile meçhul ve o asrın şartlarile hakikaten telifi gayri kabil bulunan bir “tesahup ve idare edici iktisat faktörü” olarak cemiyetin seyrini istikametlendirecektir. Büyük teknik, büyük mülkiyet, büyük iktisat münasebetleri bu cemiyet faktörünün elinde toplanacaktır. Cemiyet içinde hakim rol oynamıyan küçük teknik, yahut cemiyetin umumî gaye ve menfaatlerile tearuz etmiyen ve cemiyet içindeki hâkim tezatlara meydan vermiyen mülkiyet şekilleri ve iktisat faaliyetleri, bu hâkim iktisat faktörünün tabiiyet ve kontrolü altında yaşayabilecektir.

5. Tekniğin tekâsüf ve terakki etmiş olduğu büyük sanayi memleketlerinde, en baş tezadı temsil eden sınıf mücadelesi bakımından cemiyet içindeki tezatların halli, istihsal vasıtaları üstündeki mülkiyet münasebetlerinin bir ihtilâl ile tasfiyesine bağlıdır.

Millî kurtuluş hareketleri bakımından ise, keskin bir sınıf mücadelesi, yani hakiki manasile cemiyetin mahiyetini tayin eden ve istihsal vasıtalarına sahip olanlarla bu istihsal vasıtalarından mahrum olanların kavgası, ancak büyük istihsal vasıtalarının inkişaf ve tekâsuf etmiş olduğu memleketlere mahsus bir hadisedir. Halbuki büyük ihtihsal tekniği muayyen bir zümrenin elinde tekâsuf etmiş bulunmıyan ve cemiyetin plânlı bir mürakabesi altına girince bu nevi tezatların inkişaf edemiyeceği memleketlerde sınıf tezadının cemiyetin bünyesini değiştirecek ve bütün tezatları bir sınıf lehine halledecek kadar keskin ve hakim bir mahiyeti yoktur.

Bu memleketlerde de filvaki, kurunu vustaî sınıfların bakıyesi enkaz ve kapitalist cemiyetlerde görülen sınıfların unsurları ruşeym halinde mevcuttur. Fakat millî kurtuluş hareketleri kendi objektif mahiyet ve istikametine uygun bir inkişaf seyri takip ettikleri taktirde bu enkaz kendi kendine tasfiye edilmiye ve bu ruşeymler kendi kendine dumura uğramıya mahkûmdurlar.

6. Büyük sanayiin mütekâsif olduğu memleketlerle sanayiden mahrum ham maddeci ve ziraatçi memleketler arasındaki iktisadî ve siyasî tabiiyeti idame edecek bir içtimaî inkılâp, millî kurtuluş hareketleri bakımından menfî ve ric’î bir cemiyet hareketidir. Bize göre bu günün şartlarına uygun progressist bir hareket ancak, bir taraftan millet içinde, diğer taraftan milletler arasındaki tabiiyet ve metbuiyet tezatlarını tasfiye edecek bir harekettir.

Bu itibarla, cihan üstünde bu gün müesses olan ve bir kısım memleketleri sanayici, diğer kısım memleketleri ham madde müstahsili ve mahreç olarak ayıran iş taksiminin değişmesi, metropollerdeki sanayi kesafetinin dağılması ve tekniğin cihanda yeniden ve rasyonel bir tevezzuu, hülâsa her memleketin kendi mikyasında inkişaf ettirilmiş mütenevvi iktisat faaliyetleri ile kendi millî iktisadiyatını yapması ve cihanda yeni bir müstakil milletler nizamının teessüsü gibi meseleler millî kurtuluş hareketlerinin beynelmilel siyasetinin mevzuunu teşkil eder.

7. Millî kurtuluş hareketleri, nizamı âlemin bu günkü çarkından muztarip bütün milletlerin, siyasî ve iktisadî hakları kaydü şart altına alınmış bütün memleketlerin müşterek davasıdır. Bu itibarla millî kurtuluş hareketlerine giren veya girmiye namzet bulunan millet ve memleketlerin, aralarında ne kadar mesafe veya ne kadar lisan, kan veya mahiyet farkı olursa olsun, mücadelelerinin mevzuu ve gayeleri itibarile aralarında mânevi bir mukadderat iştiraki vardır. Bu mânevi mukadderat iştirakinin idraki ve millî kurtuluş hareketlerinin bütün cihana şamil ehemmiyetinin her vesile ile ilânı, bu hareketlerin şümul ve itibarını bulması için şarttır.

8. Bir millî kurtuluş hareketi, ne münhasıran siyasî, ne de münhasıran hukukî bir hâdisedir. Bu hareket, milletin siyasî ve iktisadî istiklâlini ve bu istiklâle müstenit müstakil bir devlet sisteminin ve bu sistemin bütün ideolojik unsurlarını ihtiva eden bir “yeniden doğuş ve kurtuluş” hâdisesidir. Bir inkılâptır. Bu dava millî kurtuluş cidaline giren bir milletin, müstemlekecilik şartlarına müdafaa veya temdit eden bütün haricî kuvvetlere karşı filen silâha sarılması ve esaret şartlarının dahilde mümessili olan saltanat hukukuna, feodal müanasebetlere, hülâsa bütün köhne ve kurunu vustaî müesseselere karşı filen isyanı şeklinde bir ihtilâl hâdisesidir. Din ve dünya aristokrasisinin, cismanî ve ruhanî derebeyliğin, millî iktisadın müstakil seyrini ve iktisadî istiklâlin mahiyet ve ehemmiyetini anlamıyan levanten temayüllerin, kısaca kötü ve dar bir mutavassıtlık ve uzlaşacılık ruhunun (kompradorluğun) millî mücadelede yeri olamaz. Bu davanın, passif kombinezonlar, siyasî idarei maslahatlar, sokak veya diplomasi nümayişleri ile kazanılacak hiç bir tarafı yoktur.

Millî istiklâle ancak, istiklâl harbi ile varılır.

9. Millî kurtuluş hareketleri “millet”in “millet” olarak istiklâlini istihdaf eder. Bu istiklâlin yalnız kazanılması için değil, muhafaza ve idame edebilmesi için de, millet vahdetini zedeliyen ferdiyetçi, zümrevî ve sınıfî şıarlara bu davada yer verilmemesi lâzımdır.

Bir milletin tarihinde millî kurtuluş hareketi devri, milletin içtimaî inzibata en ziyade muhtaç olduğu bir intikal devridir. Bu cidal, her şeyden evvel, onu anlıyan ve kendini ona vakfeden, şuurlu, ileri feragatlı ve disiplinli bir “avangard”ın, bütün ferdî ve zümrevî menfaatler haricinde teazzuv ve milletin umumî menfaatlerini temsil ve müdafaa eden bir rehber kadronun sevk ve idaresi altında cereyan edebilir. İnkılâbın prensiplerini idrak etmiş ve bu prensiplerin ruh ve mânasını kendine ahlâk edinmiş böyle tek bir rehber kadro ve bu kadro dahilinde standartlaştırılmış inkılâpçı unsur -yahut bir inkılâp nesli- inkılâbın muvaffakıyet ve selâmeti için lâzımdır.

10. Muasır nizamın zarurî bir tezadı olan millî kurtuluş hareketleri, cihanın bu günkü seyri ve yarınki mukadderatı üstünde tesirleri gittikçe barizleşen müstakil âmiller halinde şekilleşiyor ve mânalarını buluyorlar. Binaenaleyh bu hareketler şümule ve kemale doğru daimî bir akış ve bir istihale seyri içindedir. Bu hareketlerin yarın, her birinin kendi mahallî ve millî şartları içinde alacağı istikrarlı mahiyeti şimdiden ve teferrüatile mütaleaya imkân yoktur. Bu hareketlere karışan her millet yarın kendi şeklini, hâdisatın seyri içinde, fakat o milletin, onu idrak eden rehber kadronun irade ve içtihatlarının müdahalesile, yine kendi bünyesinden çıkaracaktır.

11. Millî kurtuluş hareketlerinin tam ve hakikî mümessili Türkiye’dir. Bir taraftan muasır nizamın en şamil tezadı olan müstümleke şartlarına, diğer taraftan bu tezadın dahilde mümessil ve müdafii olan müesseselere ve kaidelere karşı milletin fiilen ve müsellâhan kıyamı ilk defa Türkiye’de görüldü.

Gerek millet içinde, gerek milletler arasındaki tezatların kül halinde tasfiyesini güden ve bir taraftan cihanda siyaseten müstakil ve diğer taraftan iktisaden tezatsız yeni bir millet nizamını getirecek olan Türk inkılâbı, yalnız millî tarihimizin değil, bütün beşer tarihinin en nadir, en şamil ve en mânalı hareketlerinden biridir.

Taktik ve stratejik zikzaklar, coğrafi şartlar ve milletlerin ırk ve tarihlerinden gelen kabiliyet dereceleri istisna edilirse kuvvetle iddia olunabilir ki, devrimizde cereyan eden ve yarın cereyan edecek olan bütün millî kurtuluş hareketleri, ana prensipleri itibarile, ancak Türk millî inkılâbının arkasından ve onun mânevî çığırı ve prensipleri üstünde yüreyecektir.

Tarih devirlerinin bütün imtidadınca beşer tarihinin seyrine müdahale eden ve medeniyetin ilk adımlarından itibaren tarihin bir çok dönüm noktalarına müessir olan Türk milleti, şimdi de kendi millî kurtuluş hareketile, cihanın sayısız insan kütlelerine yeni bir yol çizmekte ve yeni bir istikamet vermektedir.

Milletimiz, toprak hudutlarının darlığına ve kemiyetçe aczine rağmen, tarihini daima büyük hâdiseler içinde geçirmiş olmanın verdiği bir kabiliyetle tarihin bu yeni devrinde de, tesirleri bütün cihana şamil yeni bir hareketin başı ve mümessili bulunuyor. Bir yabanî ottan ilk defa bir altın başak yapan, ilk hayvanı ehlileştiren, kara yerin bağrından ilk parça cevheri alıp ilk madeni eriten insanların çocukları, şimdi de yeni bir medeniyet misyonunun önünde yürüyorlar.

Müstakil milleti, tezatsız milleti bütün fonksiyonları nizam altına alınmış, bütün hareket kanunları idrak edilmiş, hem kendi kanuniyetlerinin, hem üstünde yaşadığı tabiatın bütün kör ve asî kuvvetlerini tahakkümü altına almış yeni millet tipini cihana Türk milleti verecektir.


1. Bu yazı, muharririn bu ay içinde intişar etmiş olan “İnkılâp ve Kadro” adlı eserinden alınmıştır.


Kadro, Sayı 8, Ağustos 1932

Şevket Süreyya
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Millî Kurtuluş Hareketlerinin Ana Prensipleri(Kadro, Sayı 8, Ağustos 1932)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Millî Kurtuluş Hareketleri ve Bunların İnkılâp Nazariyeleri (G. Safarof’a cevaptır) (Kadro, Sayı 9, Eylül 1932)
» Arkada Kalan Darülfünun (Kadro, Sayı 8, Ağustos 1932)
» Türkçe (Kadro, Sayı 9, Eylül 1932)
» Derebeyi ve Dersim (Kadro, Sayı 6, Haziran 1932)
» İnkılâbımız ve Hilâfet (Kadro, Sayı 1, Ocak 1932)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Tarih :: Türk Devrim Tarihi :: Cumhuriyet'in İlk Yılları :: Kadro Yazıları-
Buraya geçin: