Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 Arkada Kalan Darülfünun (Kadro, Sayı 8, Ağustos 1932)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
onur

onur


Mesaj Sayısı : 124
Kayıt tarihi : 19/07/09

Arkada Kalan Darülfünun (Kadro, Sayı 8, Ağustos 1932) Empty
MesajKonu: Arkada Kalan Darülfünun (Kadro, Sayı 8, Ağustos 1932)   Arkada Kalan Darülfünun (Kadro, Sayı 8, Ağustos 1932) EmptyPaz Ağus. 02, 2009 2:28 pm

Arkada Kalan Darülfünun

İstanbul Darülfünunu’nun ıslahı hakkında İsviçreli mütehassıs M. Malche bir rapor vermiştir. Bu raporun metni, şu ana kadar, bizim gibi bütün memleketin de meçhulüdür.

Alâkadar makamların bu tarzda hareket etmelerinde bir isabet bulunması ihtimalini red eylememekle beraber, memleket davaları hakkında mütalea beyan etmeğe davet olunmuş mütehassısların vardıkları hükümlere bütün memleketin birden ve zamanında muttali olmasında, şüphe edilmesin ki, büyük bir fayda vardır. M. Malche, çok doğru yahut çok yanlış, çok kıymatli yahut çok kıymetsiz bir rapor vermiş olabilir. Hatta böyle bir rapor, Darülfünun hakkında değil de “Türk süngerciliği”ne ait bulunmuş olsa dahi, doğru olup olmaması neşrinden sonra tesbit edilebilecek bir keyfiyettir. Kaldı ki mütehassısın Darülfünun raporu ancak teknik bazı mütalea ve hükümleri ihtiva edebilir. Çünkü milletin ayni zamanda manevî bir müessesesi olan Darülfünun’un manevî ıslahı hakkında hiçbir yabancı mütehassısın mütalea beyan etmesine imkân olamaz. İnkılâp safhasında bulunan bir millet camiasına en uygun gelecek bir Darülfünun, Avrupa’daki nazirlerinin en iyi bir kopyesi değil, inkılâp davasının en seri ve en tam bir şekilde tahakkukuna yardım edecek, belki de bambaşka evsahta ve muhakkak ki yepyeni bir ilmî görüşle mücehhez bulunacak olan bir hareket ocağı olacaktır.

Misal olarak “Ankara Tarih Kongresi”ni alırsak, bir M. Malche’nin hiçbir zaman göremiyeceği fakat Türk inkılâpçılarının üzerinde ehemmiyetle duracakları bir hususiyeti işaret etmek kabil olur.

“Ankara Tarih Kongresi” nde yeni bir tarih tezi ilân edildi. Bu tez ilân edilirken, İstanbul Darülfünunu hazır bulunuyordu. Bundan elli sene sonra, kongrenin zabıtlarını tetkik edecek bir adam, kongrede söz alan İstanbul profesörlerinin hakikaten İstanbul Darülfünun hocaları olduklarına inanamıyacaktır. Çünkü karşı tarafın tamamile ilmî hazırlıkları yanında ekseri İstanbul âlimlerinin ya davayı esasından kavrayamıyan cümle kırıntılarını yahut ancak bir fikir dağınıklığının zahirî ifadesi olan sıkıcı sukûtlarını müşahede edecektir. Yanlış mehazlar göstermek, asılsız iddialarda bulunmak gibi ya kötü niyete yahut doğrudan doğruya hafifliğe irca edebilecek müdahaleleri de hesaba katacak olursak İstanbul Darülfünun’un tarih kongresinden ne kadar hazin bir bilânço ile ayrılmış olduğunu, elli sene sonraki adam eğer bir Türk ise teessürle, eğer değilse hayretle görecektir. Ve her iki taktirde dahi, inkılâp merkezinin tarih ilmini baştan aşağı yeni bir görüşle tasfiyeye tabi tutmak cehti karşısında İstanbul Darülfünunu’nun bunu kavramakta gösterdiği aczi yahut temerrüdü acaip bir hal olarak kaydedecektir. İnkılâbımız, pek yakında on yaşına girecektir. İktisadî, içtimaî ve siyasî sahaların her birinde derin değişikliklerin başlamasını ve tamamlanmağa doğru devamını ifade eden böyle bir hareketin, memleketin yegâne ilim ve ergin gençlik ocağında akissiz kalması, bizden izahını istiyen bir hazin haldir.

Darülfünun hocaları Ankara’nın yarattığı hareketlerin, sözle olsun, peşi sıra gelmekte hususî bir hareketsizlik göstermişlerdir. Her işte ve her defasında, arkada kalan, Darülfünun yani Türk gençliğini yetiştirmekte olan müessesenin maneviyeti değil, İstanbul Darülfünunu’nun, kendi hallerinden memnun olan ve kendi ilimlerile kanaat eden hocalardır. “Ankara Tarih Kongresi”ndeki yüksek mana şu idi: Siyasî istiklâlden sonra ve iktisadî istiklâl mücadelesi doludizgin devam ederken, millî tarihi görüşte de istiklâle varmak. Eğer İstanbul hocaları bu manayı anlamış olsalar idi yeni tarih tezini büsbütün başka bir tarzda takdir edecekler ve ayni görüş istiklâlinin hukukta, iktisatta, felsefede ve diğer içtimaî ilim şubelerinde de tesisi lâzım geleceğine yekten kanaat getireceklerdi. Fakat onlar hareket tarzları ve kendilerini zorlıyarak bulabildikleri bir kaç mütalea ile asıl bu istiklâli reddettiler. Asıl ilmî görüşte istiklâl olamıyacağını ve ilmin her taraf için bir olduğunu ihsas etmek istediler. Sonra, heyetin ciddî tetkiklerini dinledikçe, davanın gayrı millî ve beynelmilel ilim bakımından da özlü olduğunu idrak ettiler. Ne çareki, sapmış oldukları çıkmazı, üstelik, hazırlıksız yani davayı topyekûn ihata etmemiş bulunmaları keyfiyeti, bir tıkaç gibi kapamıştı. İstanbul Darülfünunu’n hocaları Ankara’nın bu en son eseri ile temasa girmek vazifesini de, işte böyle bir seyahatle ifa ettiler. Seyahatname, muhakkak ki birgün yazılacaktır. Bizim burada işaret etmek istediğimiz şey şudur:

Arkada kalan bir Darülfünun vardır. Ona yeni bir isim değil, yeni bir cisim ve yeni bir ruh vermek, Darülfünun gençliğine ve inkılâbımıza karşı ödeyeceğimiz müterakim borçların başında gelse gerektir.


Vakıa şudur:

İnkılâp yürüyor ve Darülfünun geridedir!


Kadro, Sayı 8, Ağustos 1932

Burhan Asaf
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Arkada Kalan Darülfünun (Kadro, Sayı 8, Ağustos 1932)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Millî Kurtuluş Hareketlerinin Ana Prensipleri(Kadro, Sayı 8, Ağustos 1932)
» Türkçe (Kadro, Sayı 9, Eylül 1932)
» Derebeyi ve Dersim (Kadro, Sayı 6, Haziran 1932)
» İnkılâbımız ve Hilâfet (Kadro, Sayı 1, Ocak 1932)
» İnkılâp Bitti mi? (Kadro, Sayı 3, Mart 1932)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Tarih :: Türk Devrim Tarihi :: Cumhuriyet'in İlk Yılları :: Kadro Yazıları-
Buraya geçin: