******çü Düşünce Kulüpleri Federasyonu
Kuruluş BildirgesiADKF Gençlik ÖrgütüdürADKF, geleceğin talibi olan gençliğin örgütü olarak Türkiye'nin geleceğine yön vermek için ortaya çıktı. ADKF öncelikle bir gençlik örgütüdür ve gençliğin tüm özelliklerini ve avantajlarını bağımsız, laik ve demokratik bir Türkiye'ye ulaşmak için değerlendirir.
Gençlik, dinamizm demektir. Ama yalnızca fizyolojik avantajlarından dolayı dinamiklik gençliği tanımlamak için yeterli olmadığı gibi yanıltıcıdır da. Aynı zamanda insanın en yaratıcı olduğu dönemdir gençlik. Yani yalnızca "vücudun" değil "aklın" da en verimli olduğu dönemdir. Her şeyden önemlisi gençlik gelecektir, geleceği yaratacak olandır, geleceğe talip olandır.
Tüm canlılığı ve yaratıcılığıyla bir gençlik örgütünün Türkiye için ne kadar tayin edici olduğunun farkındayız. Peki 2000 yılının Türkiye gençliği acaba bu göreve hazır mı? Yoksa gençlik hala o bilinen tekerlemede söylenildiği gibi "apolitik" mi? 12 Eylül, gençliği siyasetten uzaklaştırmak için elinden geleni yaptı ancak görüyoruz ki, yine de başarılı olamadı. İşte ADKF bunun kanıtıdır.
20. yüzyılı devirdiğimiz şu son yıllarda artık bir şeylerin değiştiğini görmemiz gerekiyor. 90'ların başından itibaren gelişen şeriat tehdidi Türkiye'deki dengeleri önemli ölçüde değiştirdi. Adım adım tarikatların güdümüne giren Türkiye, Cumhuriyet Devrimi'nin yarattığı birikimin bir sonucu olarak bu duruma büyük bir refleksle karşılık verdi. Şeriatçı partinin iktidara gelmesi bardağı taşıran son damla oldu ve halk laikliğin önemini daha iyi anlayarak, Cumhuriyet�i daha büyük bir inançla sahiplenmeye başladı. Bu durum doğal olarak gençliğe de yansıdı.
Şeriatçı terör tarafından katledilen Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu gibi aydınlarımızın ve son olarak da Ahmet Taner Kışlalı'nın cenaze törenlerine katılan yüz binlerce yurttaşımızın büyük çoğunluğunu gençlerin oluşturması, gençliğin Cumhuriyet'e sahip çıkma bilincini göstermesi açısından önemli. ADKF işte bu potansiyeli temsil ediyor ve bu potansiyelin Türkiye'yi hak ettiği noktaya getireceğini görüyor.
******çü Düşünce Kulüpleri (ADK) 90'larla birlikte üniversitelerde kuruldu ve özellikle Şeriata karşı duyarlılığın artmasıyla birlikte yaygınlaşmaya başladı. Pek çok üniversitede binlerce gencin başvuru dilekçeleriyle kuruldu ve hemen hemen tüm üniversitelere yayıldı. Bağımsız, laik ve demokratik Türkiye'den yana binlerce genç üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek için ADK'da örgütlendi, üniversitelerinde bu doğrultuda çalışmalar yaptı.
2000'e geldiğimizde ADK'lar artık Türkiye genelinde politika üretmek ve bağımsız, laik, demokratik Türkiye mücadelesini koordineli bir şekilde Türkiye çapında yürütmek için biraraya gelerek ADKF'yi oluşturdu. Türkiye'nin ******çü, ilerici ve devrimci gençleri kabuğunu kırarak umut olmak için umutla yola çıktı.
ADKF Üniversiteli Gençlerin ÖrgütüdürÜniversite kurumu aydınlanmanın, ilerlemenin ve bilimin kalesi olmak zorunda. Özellikle Türkiye gibi eğitimli insanın az olduğu ülkelerde toplumun üniversiteden beklentileri ve üniversitenin sorumluluğu çok daha fazla. Türkiye muhtaç olduğu ilerlemede üniversitenin hep önder konumlarda olmasını bekledi.
1933 Üniversite Reformu bu beklentinin sonucu olarak ortaya çıktı. 1920'lerde Türkiye, Ortaçağ kurumlarını yıkarak, başı dik ve bağımsız bir ülke haline dönüşüyordu. Cumhuriyet Devrimi sayesinde Türkiye insanı, demokrasi ve laiklik alanında önemli sıçramalar yaşıyordu. Ancak ülkenin tek üniversitesi Darülfünun tüm bu ilerlemenin ve devrimlerin gerisinde kalıyordu. Bu duruma müdahale edildi ve öğretim üyelerinin yarısını görevden uzaklaştırmak pahasına önemli bir reform gerçekleştirildi. Darülfünun, İstanbul Üniversitesi adını alarak tüm yönleriyle yenilendi ve Türkiye'nin ihtiyacı olan misyonunu gerçekleştirmeye başladı.
Üniversite, Türkiye tarihinin kritik noktalarında öğrencisiyle ve öğretim üyesiyle aldığı tavırlarla da beklentileri cevapsız bırakmadığını gösterdi. Üniversitenin önemi ve gücü, özellikle 60 yılında Demokrat Parti (DP) diktatörlüğüne karşı verilen mücadelede ortaya çıktı. Üniversite öğrencisi ve öğretim üyesinin omuz omuza düzenlediği 28-29 Nisan ve 555K eylemleri, DP'nin iktidardan düşmesine neden oluyordu. Özellikle İstanbul Üniversitesi Rektörü Sıddık Sami Onar'ın eylemlerde en önde yer alması ve polis tarafından sürüklene sürüklene gözaltına alınması, öğrenci Turan Emeksiz'in polis kurşunuyla şehit olması tüm Türkiye'de yankı yarattı ve 27 Mayıs'ı yaratan en önemli nedenlerden oldu.
Tarihimizdeki en ilerici ve demokratik anayasa olan 61 Anayasası'nı da üniversite öğretim üyeleri hazırladı. 61 Anayasası ile birlikte üniversiteye tanınan özerklik ve demokrasi hem üniversitenin akademik açıdan daha verimli olmasını sağladı hem de üniversitenin misyonunu gerçekleştirmesi için gerekli olan özgür ortamı sağladı. 60'dan 80'e kadar üniversite, hem öğrencisi hem de öğretim görevlisiyle bağımsız, laik ve demokratik Türkiye'nin yaratılması için üzerine düşeni yerine getirmeye çalıştı.
Ancak 12 Eylül üniversitelere büyük darbe vurdu. Üniversite edindiği silik ve kişiliksiz görünümle toplumun gözünde değerini yavaş yavaş yitirmeye başladı. Türkiye'nin dört bir yanında öğretim üyesi kadrosu bile tamamlanmadan açılan ve birer "yüksek lise" olmaktan öteye gidemeyen yeni üniversitelerle de, durumu daha da ağırlaştırıldı. Adaletsiz sınav sistemi nedeniyle halk çocuklarına kapılarını kapayan üniversiteler, halkın üniversitesi olma görüntüsünden de uzaklaştı.
Üniversitenin 12 Eylül'e kadarki toplumu uyandıran ve ilerleten misyonuna geri dönmesi gerekiyor. Üniversite, topluma karşı sorumluluğunu tekrar hatırlamak zorunda. Üniversite-de Şeriata karşı verilmekte olan mücadelenin üniversitelerin demokratikleşmesi ve gerçek misyonuna kavuşmasıyla devam ettirilmesi gerekiyor.
ADKF üniversitenin gerçek kimliğine ve misyonuna kavuşması için verilecek mücadelenin üniversite gençliği içindeki önderliğini yapacak. Öğretim görevlisiyle ve öğrencisiyle üniversite yeniden ayağa kalkacak ve eski misyonuna dönecek. Türkiye'nin buna ihtiyacı var.
ADKF, ******çü, İlerici ve Devrimci Gençlerin Birleşik Örgütüdür******, Gençliğe Hitabesinde Cumhuri-yet'i onu savunabilecek ve ileriye götürebilecek tek kesim olarak gördüğü gençliğe emanet ediyor. Cumhuriyet'i savunmak zorunda kalan gençliğin bir an bile duraksamadan görevini yerine getirmesini istiyor.
Şanlı bir mücadele geçmişine sahip olan Türkiye Gençliği "Cumhuriyet Bize Emanet" bilinciyle tekrar görev başına koşmak zorunda. Abdülhamit'in İstibdat döneminde olduğu gibi, Bağımsızlık Savaşı'nda cepheye koştuğu gibi, 1960'da Demokrat Parti diktatörlüğüne karşı çıktığı gibi, 1968'deki gibi...
ADKF, Cumhuriyet'in kendisine emanet olduğunun bilincindeki gençlerin örgütüdür.
2000 yılı Türkiyesi'nde ******çü olmak, artık ******'ün yaptıklarını takdir etmek, ******'ü çok sevmekten öte anlamlar taşımak zorunda. ******'ün yarattığı ve Türkiye insanının başarmasında önderlik ettiği her şey büyük saldırı altında. Laiklik, tarikatlar ve şeriatçı örgütler tarafından tehdit ediliyor. Ulusal ve ekonomik bağımsızlığımız IMF, Dünya Bankası gibi emperyalist kuruluşlar tarafından ayaklar altına alınıyor. ******'ün devletçi, planlı ekonomi anlayışı çoktan terk edildi ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında büyük özveriyle oluşturulan ulusal sanayi yerle bir ediliyor.
İşte bu koşullarda ******çü olmak ya da "******'ü seviyorum" demek onu ve onun yarattıklarını savunmakla mümkün olabilir. Türkiye gençliği ******'e ve Cumhuriyet'e yapılan saldırılara tabii ki sessiz kalmayacaktır.
ADKF ******'e ve Cumhuriyet'e yapılan saldırılara sessiz kalmayan ******çü gençlerin örgütüdür.
****** 1920'lerde çürümüş "geri"ye karşı "ileri"yi temsil ettiği için başarılı olabildi. Bugünün Türkiyesi de 1919'un Türkiyesi'ne benzer sorunlarla boğuşuyorsa, bağımsız, laik ve demokratik bir Türkiye için yeniden mücadele vermek gerekiyorsa, başarılı olmak için tarihimizdeki o büyük örneği, ******'ü örnek almalıyız. "İleri"yi temsil etmeliyiz. İlerici olmalıyız.
İlericiyiz, çünkü halkçıyız.
Halkın çıkarlarının her şeyden önce geldiğini bildiğimiz için halkçıyız. Halkın çıkarlarını nasıl savunuruz? Öncelikle ekonomik eşitsizliğin önüne geçerek. Halkın siyasi alanda kendini ifade edebilmesini sağlayarak, halkın kendisi için doğru olana kendisinin karar vermesini sağlayacak demokratik yolları sağlayarak. Sosyal hayatta halkın bir bölümünün diğerinin üstünde söz sahibi olmasını engelleyerek, dinin sömürü aracı olmasını engellemek için laikliği hayata geçirerek.
ADKF halkın çıkarlarını her şeyin üstünde tutan ilerici gençlerin örgütüdür.
Türkiye basit sorunlarla boğuşmuyor, her şeyden önce bunu kabul etmek gerekiyor. Türkiye'nin sorunları makyajla örtülemeyecek, reformlarla üstesinden gelinemeyecek derecede kangrenleşmiş seviyede. Siyasi partiler arasında bile artık bir farkın kalmamış olması, yeni açılımlar vaat edememeleri, Türkiye halkının seçimlerde artık pek bir beklenti içinde olmadan oy verir hale gelmesi bu kangrenleşmenin ifadeleri. Türkiye'de halka umut verebilen, ufkunu açabilen ne bir siyasetçi ne de siyasi yapı var. Bir takım şeylerin kökten değişmesi gerekiyor. Türkiye'nin sorunlarının çözümü, artık yeni bir şeyler vaat edemeyen "geri"ye karşı "yeni"yi ve "ileri"yi savunmaktan geçiyor.
Türkiye 1920'lerde devrimci dönüşümlerle o büyük sıçramayı yaşayabilmişti. "Hasta Adam" olmaktan çıkıp başı dik bir ulus haline gelmesi, sanayileşme ve eğitimdeki büyük atak, toplumsal yapının birkaç yılda büyük değişimlere sahne olması; tüm bunlar sorunlara devrimci bakış açısıyla gerçekleşebildi.
Daha ileriyi getiremeyen sistemler çürümeye ve yıkılmaya mahkumdur. Yıkılacak bir sistemi de hiç bir reform ve kısa vadeli müdahale kurtaramaz. Bunu Türkiye tarihi kanıtlamıştır. Kangrenleşmiş sorunlarla boğuşuyoruz. Kurtuluşumuz ise yine devrimcilikten geçiyor.
Türkiye'nin sorunlarının ancak devrimci köklü değişimlerle çözülebileceğini görüyoruz, bu yüzden devrimciyiz diyoruz.
Ve, kendimizi devrimci olarak tanımlamaktan da çekinmiyoruz. Türkiye'nin sorunlarına çözüm sadece devrimci dönüşümlerle olacaksa devrimci olmak gerektiğini düşünüyoruz. Devrimci olmayı bir tarihi sorumluluk olarak görüyoruz.
ADKF Akademik Mücadele ÖrgütüdürTopluma önderlik etmesi gereken bir kurum olan üniversiteler ne bilimsel ne de siyasi anlamda bu görevini yerine getiremiyor. Türkiye eğer ileriye gitmek istiyorsa, sorunlarına çözüm bulmak istiyorsa üniversitelerinin gerçek kimliğine kavuşması gerekiyor.
Öğretim üyelerinin ya da üniversite öğrencisinin vereceği akademik mücadele sanıldığının aksine yalnızca üniversiteyi ilgilendirmiyor. Üniversitenin ulusal önemi nedeniyle tüm Türkiye'nin gelişimini ilgilendiriyor. ADKF, bu nedenle yalnızca üniversitelere ve üniversite öğrencilerine karşı sorumlu olduğundan değil, Türkiye'ye karşı sorumlu olduğu için akademik mücadele verilmesi gerektiğini düşünüyor. Demokratik, özerk ve halkçı üniversiteler için ve üniversiteleri gerçek kimliğine kavuşturmak için verilecek akademik mücadele bağımsız, laik ve demokratik Türkiye için verilecek mücadelenin önemli bir parçası ve olmazsa olmaz bir koşulu.
Üniversiteyi yeniden üniversite kimliğine kavuşturmak için üniversiteyi tekrar halkın hizmetine sunmak gerekiyor. Bunun ilk adımı da üniversite kapılarını tekrar halk çocuklarına açmaktan geçiyor.
Üniversiteler Türkiye'nin ilerlemesi ve gelişmesine önderlik edecekse, bu ancak Türkiye'ye özgü üniversitenin yaratılmasıyla gerçekleşebilir. Bu nedenle üniversitelerimizi halkımızın kimliğinden uzaklaştırıp birer sömürge okuluna dönüştüren Amerikan Eğitim Modeli de terk edilmek zorunda.
Öğrenci-öğretim üyesi birliği tekrar sağlanmalı; akademik, mali ve yönetim alanlarında üniversitelere özerklik sağlanmalı. Üniversitenin tekrar kendi kimliğini kazanması ve kişilik sahibi olabilmesi için üniversitelerde demokratik ortam sağlanmalı.
ADKF, üniversitenin tekrar gerçek üniversite olabilmesi ve misyonunu yerine getirebilmesi için akademik mücadele yürüten bir örgüttür.
Üniversitelerin tekrar halkın üniversiteleri haline gelmesi ve Türkiye'nin bağımsızlık, laiklik ve demokrasi mücadelesinde önder roller oynayabilmesi için akademik mücadeleyi şart olarak görür.
ADKF Siyasi Mücadele ÖrgütüdürADKF, gençlerin Türkiye siyasetinde söz sahibi olması için bir oluşum olma amacında. Çünkü Türkiye siyaseti gençlerin eksikliğinin sıkıntısını çekiyor. Gençler de kendi siyasi görüşlerini ve taleplerini ifade edip bu uğurda mücadele edebilecekleri bir kurumun ihtiyacını hissediyor. Türkiye çapında politikalar üretmek ve siyasi mücadele vermek bu anlamda ADKF'nin hem Türkiye'ye hem de gençlere karşı bir sorumluluğu.
Gençlik Türkiye için üzerine düşeni bugüne kadar başarıyla gerçekleştirdi. 1900'lerde Abdülhamit'in İstibdat'ına karşı verilen özgürlük mücadelesinde, emperyalistlere karşı verilen Bağımsızlık Savaşı'nda, Cumhuriyet Devrimi'yle birlikte gericiliğe karşı verilen mücadelede, 60'da DP diktatörlüğüne karşı "Hürriyet Kavgası"nda, 68'de ve 70'lerde... 2000 gençliği de Türkiye'nin sorunlarına çözüm olabilmek için üzerine düşeni yapmak zorundadır ve yapacaktır.
ADKF olarak gençliğin artık siyaset arenasında dinamik ve hareketli kesim olmaktan ötesini gerçekleştirmesi gerektiğini düşünüyoruz. Gençler siyaset üreten ve Türkiye siyasetine müdahale eden bir toplumsal güç olmak zorunda.
ADKF gençliğin tarihsel sorumluluğunu yerine getirebilmesi ve Türkiye çapında siyaset yapabilmesi için gerekli olan örgütlenmedir.