Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 19 Mayıs'tan Bugüne Kurtuluşun Yolu: Halkçılık

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Kemalist_Devrimci

Kemalist_Devrimci


Mesaj Sayısı : 339
Kayıt tarihi : 04/08/09
Nerden : Kocaeli

19 Mayıs'tan Bugüne Kurtuluşun Yolu: Halkçılık Empty
MesajKonu: 19 Mayıs'tan Bugüne Kurtuluşun Yolu: Halkçılık   19 Mayıs'tan Bugüne Kurtuluşun Yolu: Halkçılık EmptySalı Ağus. 04, 2009 8:33 pm

Kaynağa Dönüş
Doğan Avcıoğlu - 1962

Kuvayı Milliye Ruhu

Bugün içine düştüğümüz çıkmazdan çıkış yolları arayan gerçek ******çüler, kurtuluş yolunu yine ******'te bulacaklardır.

Bundan 42 yıl önce, belki de daha büyük bir çıkmazın içndeydik. Başta ****** olmak üzere, kurtuluş mücadelesi yapan devrimciler, bir taraftan düşmanla ölüm kalım savaşı yaparken, öbür taraftan da yarınki Türkiye'nin esaslarını çiziyorlardı.

Dr. Turhan Tokgöz o günleri ve o günlerin Millet Meclisini (YÖN, Sayı 24) şöyle anlatıyor:

''Milletvekilleri, Muallim Mektebinin salonunda yerlere serilmiş yataklarda yatarlar, aralarında kurdukları bir tabldottan 70 kuruşa yemeklerini yerlerdi. Milletvekillerinin yedikleri ile cephedeki askerin karavanası ve subayın yiyeceği arasında büyük farklar yoktur. Vekillerin maaşı 10 liradır. Orta Öğretim Müdürü de 80 lira maaş almaktadır. Meclis, senede iki gün tatil yapmış, bazen mum ışığı altında sabahlara kadar çalışmıştır. Top sesleri Ankara'dan duyulunca, Meclis Kayseri'ye taşınmayı reddetmiş, icabında cephede, çadır içinde faaliyetine devam etmeye karar vermiştir. Vekillerin sırtında ancak bir kat elbiseleri vardır. Bir yabancı misafir gelirse, aekadaşlardan hangisinin elbisesi yeni ise, onu sıra ile giyerek misafirin karşısına çıkmaktadırlar. Maarif Vekili, bir eşrafın oğlunu halk çocuklarına tercih ederek yatılı mektebe kaydettirdi, eşrafa iltimas etti diye kürsüde terler dökmüş ve istifaya mecbur edilmiştir. Zenginlerin az vergi verdiğini, fakirlerin haksız yere daha çok vergiye bağlandığını yazan bir gazeteyi kapattığı için Dahiliye Vekiline kürsüde tövbe ettirilmiş ve gazete yeniden intişara başlamıştır.''

Bu, Kuvayı Milliye ruhuydu ve bu ruhu taşıyanlar orta halli kimselerdi. Büyük Millet Meclisi, subaylar, memurlar, küçük kasaba tacirleri ve çeşitli din adamlarından kuruluydu. Meclis'te büyük ticaret ve sanayi âlemini temsil eden kimse yoktu. Bu mutlu azınlık o tehlikeli günlerde, sarayla ve işgal kuvvetleriyle işbirliği halinde İstanbul'da yaşıyordu.

Bu Meclis, halkçı bir Türkiye özlemi etrafında birleşti. Birinci Büyük Millet Meclisi'nin 21 Ekim 1920 tarihli beyannamesi, bu Halkçılık görüşünü ortaya koyar. Beyanname özetle şudur: ''Emperyalist devletlerin, devlet ve milletimizin hayatını açıkça kastetmeleri karşısında Meclisimiz en haklı müdafaa için toplanmıştır. Meclis, Türkiye halkının hayat ve istiklalini biricik gaye bilir. Bu gayeye, Türkiye halkını, emperyalizmin ve kapitalizmin zulmünden ve taasubundan kurtarmak, kendi irade ve hakimiyetinin sahibi kılmakla varabileceği kanaatindedir. Büyük Millet Meclisi, halkın öteden beri maruz bulunduğu sefalet sebeplerini yeni icraat ve teşkilâtla kaldırmayı, yerine refa ve saadeti getirmeyi başlıca hedef addeder. Binaenaleyh toprak, maarif, adliye, maliye, iktisat ve evkaf işlerinde ve diğer meselelerde içtimaî uhuvvet ve teavünü (bugünkü dille sosyal adalet ve yardımlaşma şeklinde çevrilebilir) hâkim kılarak, halkın ihtiyacına göre teçhizat ve tesisatı vücuda getirmeye çalışacaktır.''

******, çeşitli konuşmalarında ''Halk devrindeyiz, halk hükümetiyiz ve Halkçılık yapacağız'' diyor ve halkçılığı ''sosyal nizamı emeğin hukukuna dayandıran sosyal bir meslek'' şeklinde tanımlıyordu. O devrin fikir hayatında önemli bir rol oynayan Ziya Gökalp de ''Yeni Türkiye'nin Hedefleri''nde aynı Halkçılık görüşünü savunuyordu: ''Halkçılık, esareti, reayalığı, feodalizmi, emperyalizmi, istibdadı, şovenizmi, taassubu, hülasa hürriyete ve eşitliği aykırı ne kadar kurumlar varsa, hepsini ortadan kaldırmaya çalışan bir ülküdür... Bir esirin efendisine, bir yarıcının ağasına, bir amelenin patronuna, bir cahilin bir zâta eşit olması doğal eşitsizlik midir? Yoksa insanların sun'i olarak meydana getirdikleri esaret, serflik, mülkiyet, miras gibi sosyal kurumların sonuçları mıdır? Şüphesiz bunlar doğal eşitsizlikler değildir. Halkçılığın en büyük hedefi, bu sun'i eşitsizlikleri ortadan kaldırmaktır... Eşitlik ülküsünün hükümran olduğu bu Halkçılık devrinde, artık sosyal eşitsizliklerin devamı görülemez. Halkçılık devri, toplumların siyasî tekâmülde eriştikleri en son, en yüksek merhaledir. Bu merhalede, sosyal eşitsizliklerin kaldırılması en esaslı şarttır.''

Görüldüğü gibi, Kuvayı Milliyeciler kurtuluşu Halkçılıkta görüyorlardı. Halkçılık, kapitalizme, ağa ve eşraf idaresine karşı olması, doğrudan doğruya çalışan sınıfların iktidarı ele alması demekti. Bugün bu görüşün adına Sosyalizm diyoruz. Halkçılık da diyebiliriz.

Halkçılığın Ölümü

Devir, halk devriydi. Hükümet, halk hükümetiydi. Hedef, Halkçılık. Fakat Halkçılık programı gerçekleştirilemedi. Halkçılık ilkesi, tatbikatta çabucak dejenere oldu.

''Kapitalizmin zulüm ve baskısı''ndan halkı kurtaracaklarını ilân eden devrimciler, 1923 İzmir İktisat Kongresi'nde özel teşebbüsçülüği birü benimsediler. 1924 Anayasası, bedeli peşin ödemeden hiçbir istimlâkın yapılamayacağı hükmünü getirerek, toprak ağası ve mütegallibenin siyasî ve iktisadî nüfuzunu kıracak ve köylüyü gerçekten milletin efendisi yapacak ciddî bir toprak reformu yolunu tıkadı. Kurtuluş Savaşı sırasında, işgal kuvvetleri ve Saray ile işbirliği halinde yaşayan büyük iş çevreleri, 1924'te Ankara Palas'ı istilâ etti. İnönü'nün, ümitsizce karşı koyduğu nüfuz ticareti, bu devirde başlar. Halktan kopuk Babıâli kadrosu, kadro yetersizliği yüzünden Ankara'da da idareye hakim oldu. Böylece başkentte, Karpiç ve Ankara Palas'ta boy gösteren halktan kopuk yeni bir sınıf ortaya çıktı. Arsa spekülasyonu aldı yürüdü.

Halkçılık politikasını gerçekleştirmek amacıyla kurulan CHP daha işin başında, köy ve kasabalardaki ağaların eline geçti. Bu yüzden eşraf partisi olarak doğdu ve gelişti. Temayülleri itibarıyla halktan uzak olan bürokrasi, eşraf ile işbirliği halinde memleketi idareye yöneldi. Devlet ve halk arasında doğrudan doğruya münasebet kurulamadı.

İhtilâlci kadro, şüphesiz ki önemli işler başardı. Yazı, kamu, hukuk ve din alanında yapılan reformlar Halkçılık yolunu açmak bakımından büyük önem taşır. Fakat Köy Enstitüleri ve Toprak Kanunu gibi sosyal ve ekonomik yapıyı değiştirecek köklü reformlar, eşraf ve onunla işbirliği halinde çalışan bir bürokrasiye dayanan düzen içinde, halka mal edilemeden, eşraf tarafından öldürüldü gitti. Halk, Halkçılığı savunan devrimci kadronun bütün iyi niyetlerine rağmen, bu devirden sadece jandarma ve tahsildar baskısını hatırladı.

Halk, bürokasinin baskısını bir dereceye kadar azaltan, olağanüstü şartların yardımıyla köylü ve işçiye az çok bir şeyler getiren Menderes idaresine bağlandı. Tam bir eşraf ve tüccar düzeni kuran Menderes'e bağlılık bugün de devam ediyor. Halk, halkçı aydınlardan uzakta, halk düşmanlarının safında bulunuyor!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Kemalist_Devrimci

Kemalist_Devrimci


Mesaj Sayısı : 339
Kayıt tarihi : 04/08/09
Nerden : Kocaeli

19 Mayıs'tan Bugüne Kurtuluşun Yolu: Halkçılık Empty
MesajKonu: Geri: 19 Mayıs'tan Bugüne Kurtuluşun Yolu: Halkçılık   19 Mayıs'tan Bugüne Kurtuluşun Yolu: Halkçılık EmptySalı Ağus. 04, 2009 8:33 pm

Nerede Yanıldık?

Hata, ne kadar geri de olsa, her toplumda menfaatleri çatışan sınıfların mevcut bulunduğunun anlaşılmaması oldu. O tarihlerde Türkiye'de Batı anlamında sınıflar yoktu. Fakat yine de üretim araçlarını elinde tutan, bu sayede emekçileri sömüren sınıflar vardı. Halkçı bir politikanın hareket noktası, sınıf gerçeğini kabul etmek ve sınıf tezatlarını kaldırmaya çalışmak olmalıydı. Halbuki ''bizde sınıf yoktur'' gibi bilime aykırı bir düşünceden hareket edildi. Ziya Gökalp, bir yandan köy ağası ile topraksız arasındaki uçuruma dikkat çekerken, öte yandan da ''memlekette sınıf yok'' görüşünü savundu.

Sermaye ve emeğin kendiliğinden, sömürme olmadan bir arada yaşayabileceği zannedildi. Bu düşünüş, özel teşebbüsçü liberal bir politikanın, Halkçılık bakımından mahzurlarını gözlerden sakladı. Devletçilik hiçbir zaman, Halkçılığı gerçekleştirme vasıtası olarak kullanılmadı.

Bunda Osmanlı devrinin kısır fikir hayatının kabahati büyük. Halkı tanımayan İstanbullu aydın kadro, hiçbir tenkit geçirmeden Batıda o tarihlerde hâkim olan fikirleri, sosyal ve ekonomik kurumları aktarmakla meselelerimize çare bulacaklarını sandılar. Vatanı sömürgelikten kurtarmak mümkün olduysa da, zihinler sömürgelikten kurtarılmadı.

Sistemsizlik, fikirsizlik ve Halkçılığın gerektirdiği metodu anlamayış yüzünden Kurtuluş Savaşı yıllarının halkçı fikirleri boşlukta kaldı. Halk, bürokrasi ve eşraf hakimiyetinden kurtarılamadı. Halk yararına girişilmiş reformlar dahi, bu düzen içinde, halkı ezmekten başka sonuç vermedi.

Halkçılığa Dönüş

Bugün Türkiye'nin önemli meselesi Halkçılık. Geçmiş denemenin de gösterdiği gibi, halkı inandırmadan, halkın gönüllü işbirliğini sağlamadan köklü hiçbir değişiklik yapılamaz ve Türkiyemiz hızla ilerleme yoluna sokulamaz. Halkı, ufak tefek tavizlerle peşinden sürükleyen halk düşmanlarının elinden kurtarmak, demokrasinin işlemesi için de şart.

Kurtuluş yolu, 1919'da olduğu gibi, bugün de Halkçılıktan geçiyor. Gerçek ******çüler, geçmiş hatalardan da ders alarak, sistemli ve metotlu bir ''Halkçılık Programı'' etrafında toplanmak zorundadırlar.

DOĞAN AVCIOĞLU

Yön, Sayı 47, 7 Kasım 1962

19 Mayıs, ******'ün önderliğinde Türk ulusunun emperyalistlemre ve onların işbirlikçilerine karşı verdiği görkemli bir savaştır. Bu görkemli savaşın 89.yıl dönümünde Kurtuluş Savaşı şehitlerimizi saygıyla anıyoruz. 1. Kurtuluş Savaşı'nda bulunan Kuvvacıların halkçılık ilkesini devam ettireceğiz. Halkımızı en temel haklar olan barınma, eğitim ve sağlık haklarından mahrum eden halk düşmanlarına karşı savunacağız..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
19 Mayıs'tan Bugüne Kurtuluşun Yolu: Halkçılık
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Halkçılık
» Aklın Yolu Bir!..

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kemalizm :: Kemalizm Nedir? :: Halkçılık-
Buraya geçin: