Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 Halkçılık

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
onur

onur


Mesaj Sayısı : 124
Kayıt tarihi : 19/07/09

Halkçılık Empty
MesajKonu: Halkçılık   Halkçılık EmptyC.tesi Ağus. 01, 2009 3:35 pm

Halkçılık

Halkçılık, ******çü Düşünce Sisteminin, milliyetçilik, milli egemenlik ve tam bağımsızlık ilkeleriyle birlikte, daha Milli Mücadele Döneminin başlarından itibaren en çok vurgulanan unsurlardan birisi olmuştur. Halkçılık, Milli Mücadele yıllarında yaptığı ****** tarafından ifade edilen sayısız konuşmada yeni rejimin temel yönlendirici ilkelerinden birisi olarak yer almıştır. ******, halkçılığı bir rejim ve yaşam biçimi olarak algılanması gereğini ve gelecekteki hükümet ve siyasal rejimin halk egemenliğine dayanacağını ifade etmiştir;


“ ..Bugünkü mevcudiyetimizin aslî mahiyeti, milletin genel eğilimlerini ispat etmiştir, o da halkçılık ve halk hükümetidir. Hükümetlerin halkın eline geçmesidir… İdareyi halka teslim etmek için çalışalım. O zaman bütün müşküllerin ortadan kalkacağına kâiniyim…”

“Bir Kelime ile ifade etmek lazım gelirse diyebiliriz ki yeni Türk Devleti bir halk devletidir, halkın devletidir.”

Halkçılığın birbirini tamamlayan üç önemli niteliği olduğu söylenebilir. Birinci unsur, halk yönetimi yani siyasal demokrasidir. İkinci unsur, kanun önünde herkesin eşit olması, hiçbir kişi veya zümreye ayrıcalık tanınmamasıdır. Üçüncü unsur, sınıf mücadelesinin reddi ve toplumun dayanışma içinde gelişmesidir.

a- ******çü Düşünce Sisteminde Halkçılık Kavramı Halk, ortak çıkarlar etrafında birleşmiş, belli bir bölgede yaşayan insan topluluğuna verilen genel addır. Halkın oluşumunda, genel olarak, ulusu oluşturan temel öğeler aranmaz. Örneğin; Almanya’da çalışmak amacıyla yaşayan Türklerin, orada ayrı bir ulus olarak değerlendirilmesi doğru olmaz. Demek ki halk, ulusu meydana getiren, belli bir bölgedeki insanları anlatmak için de kullanılabilmektedir.

******’ün anlayışında halkçılık ise; siyasi, ekonomik ve toplumsal uygulamalarda halkın çıkarının ön planda tutulmasını öngörür. ******, halkçılığa daha çok siyasal bir anlam vermektedir. Ona göre halkçılık; ulusu oluşturan bireylerin, siyasal bakımdan eşit olmaları yani herkesin seçme ve seçilebilme haklarına sahip olmaları demektir. Halkçılık, bireylerin hukuk önünde eşit olmaları ve hiçbir sınıfın, bireyin veya grubun ayrıcalığının olmaması demektir. ******”ün halkçılık anlayışı, Osmanlı toplumsal yapısına bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Çünkü Osmanlı sisteminde, nüfusun çoğunluğunu meydana getiren halk, askere gider, vergi öder ve istenilen her şeyi yapardı. Ayrıca imparatorlukta meslek ve hiyerarşi içinde önemli ayrıcalıklı gruplar oluşmuş ve bu gruplar değişik sanlarla bu ayrıcalıklı konumlarını kullanmakta
idiler.

****** bu nedenle, daha önceki düzende aynı zamanda ayrıcalık ve soyluluk belirtisi olan her türlü sanların kullanılmasının yasaklanmasını, herkesin bir soyadı almasını, daha doğru bulmuştur.
Türk inkılâbının genel amacı da halkçılık felsefesine dayandırılmıştır. Bu inkılâpta halkın çıkarları temel alınmıştır. Bundan dolayıdır ki; Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar uygulanan yönetim biçimine Halk Yönetimi, daha sonra kurulan siyasi partinin adına bile Halk Partisi denilmiştir. Osmanlı döneminden bu yana ülkenin geri kalmışlıktan kurtulması için çaba harcanmakta, ancak Osmanlı anlayışında düzeltme ve yenileştirmenin amacı “ devleti kurtarmak” tır. Halk unsuru düzeltme ve yenişleştirme çabalarımda yer almamıştır. Kurtuluş savaşıyla birlikte halk ve halkçılık eylemsel olarak gündeme gelmiştir.


b - Halkçılığı Temel Alan Öteki Sistemler ile Farkı
****** Fransız ve Amerikan Devriminin özgürlük, eşitlik ve
güvence kavramlarından esinlenmiş, ama onlara halkçı bir boyut
vermiştir. ******çülük daha öncede ifade edildiği gibi bir seçkin
zümre ideolojisi değildir. Halkçılık ve Ulusçuluk, Kurtuluş Savaşı ve
Cumhuriyet yıllarının en önde gelen kavramları arasındadır.
Cumhuriyet, yönetim biçiminin uluslaşması ve halklaşmasıdır.
Ülkede birliğin sağlanmasında halkçılık ve ulusçuluk önemli bir
işlev görmüştür.7 Günümüzde bu ilkeler ve ilkelerin uygulamaları
aynı işlevlerini devam ettirtmektedir.

******’ün, halkçılık anlayışına göre egemenlik, bütünüyle halka aittir. Bu anlayış, demokratik sistemlerin de temelidir. Sınıf egemenliğine dayanan bazı halk cumhuriyetlerinde, belli bir sınıfın egemenliği vardır. Çok partili sistem yasaklanmıştır ve bir muhalefetin varlığı söz konusu bile edilemez.

Oysa ****** döneminde, muhalefet sürekli olarak varlığını koruyabilmiş ve 1924’te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, 1930’da Serbest Cumhuriyet Fırkası örneklerinde olduğu gibi, zaman zaman da siyasi
parti olarak örgütlenebilmiştir.

Halkçılık bu anlamda doktrin olarak Milliyetçiliğe ve Cumhuriyetçilik ilkelerini de destekleyici hareketlerle yakınlaştırılmış ve hükümetin yönetici sınıfın değil halkın hükümeti olduğu vurgulanmaya ilk hükümetten itibaren başlanmıştır. Buda bütün vatandaşlara daha siyasal yapının oluşumundan beri eşitlik kazandırmakta idi.8 Daha sonra yapılan kanun ve kanun hükmündeki resmi kararlarda sınıf, unvan ve
farklılık arz eden söylem ve unvanlar kaldırılmıştır. Bu uygulamalar anayasalarda başından beri güvence altına alınarak halkçılık ilkesinin temel uygulamalarına diğerleri ile hemen devletin kuruluşunda itibaren geçilmiştir.


Türkiye’de halkçılık, Cumhuriyet Halk Partisi’nin
Yönetmeliği’nde şöyle tanımlanmıştı; “Halk kavramı herhangi bir
sınıfa özgü değildir. Hiçbir ayrıcalık iddiasında bulunmayan ve
genellikle yasalar önünde kesin bir eşitlik kabul eden bütün bireyler
halktandır. Halkçılar; hiçbir ailenin, hiçbir sınıfın, hiçbir toplumun
ayrıcalıklarını kabul etmeyen ve yasaları uygulamada kesin özgürlük
ve bağımsızlık tanıyanlardır.”
Bu bilgilerden de anlaşılacağı gibi, ******’ün halkçılık
anlayışı, gerek işçi sınıfının ve gerekse sermaye sahiplerinin tekeline
dayanan siyasi iktidarların, halkçı olduklarını kabul etmemektedir.
Bu nedenle bizim halkçılığımızda, halkın büyük çoğunluğunu
oluşturanların genel eğilimine önem verilmektedir. Bu nedenle
******, halkçılık ilkesi ile demokrasi kavramlarını birlikte
kullanmış, hatta kimi zaman bu iki kavrama aynı anlamı
yüklemiştir.

c - Ulusal Egemenliğin Dayanağı Olarak Halkçılık
******, cumhuriyetin ilanı öncesinde uygulamada olan
siyasi yönetim biçimini “halk hükümeti” olarak adlandırmıştır.
1921 Anayasasının ilk maddesi de, “Egemenlik kayıtsız şartsız
ulusundur. Yönetim biçimi halkın geleceğini eylemli olarak
kendisinin belirlemesi ve yönetmesi ilkesine dayanır.”
diyerek, yönetimin halkın elinde olduğunu baştan itibaren
kabul etmiştir. ****** de, egemenliğin halka ait olduğunu,
sürekli olarak vurgulamaya büyük özen göstermiştir.


1922 yılında yaptığı bir konuşmada;
“Ulusumuzun bugünkü
yönetimi gerçek niteliği ile bir halk yönetimidir.” demiştir.
Ayrıca 1923 yılındaki bir konuşmasında ise,
“Halk ulusal
egemenliği benimsemeli ve memlekette tek egemen ve
buyurucu gücün kendisinden başkası olmadığını
unutmamalıdır.”
İfadesiyle görüşlerini açıklamıştır.
******’e göre Türk Halkı da halkçılığı benimsemiştir.


Halkçılılığın diğer bir görünümü de Türkiye Cumhuriyetinin
kurulmasının hemen sonrasında hükümetin halk tarafından ve halk
için var olması anlayışının güçlendirilmesi olmuştur. Yasama,
yürütme ve yargı erklerine millet adına meclisin başından itibaren
hâkim olması bunun en açık delilidir.Ayrıca siyasal alanda
vatandaşlara verilen seçme ve seçilme hakkının genişletilmesi ve
kadınlara da tanınması çağdaşı demokrasilere nispet önemli bir
halkçılık uygulamasıdır.

****** bunu şu sözleriyle belirtmektedir;


“...Zannedersem bugünkü varlığımızın temeli, ulusun genel
eğilimini kanıtlamıştır. O da halkçılıktır. Ve halk
hükümetidir. Hükümetlerin halkın eline geçmesidir.”


Çünkü ******’e göre; özgürlüğün de, eşitliğin de, adaletin de
dayanak noktası, ulusal egemenliktir. Türkiye’deki yönetim,
ulusal egemenliğe dayandığı içindir ki, Türkiye Devleti bir
halk devletidir. Osmanlı Devleti ise, kişi egemenliğine
dayandığı için, bir kişi devleti idi.

d- Halkçılık İlkesinin Gerektirdiği Kamu Görevleri
ve Ödevleri

Halkçılık ilkesi, Cumhuriyet Döneminde de içi boş bir
kavram veya parti ve kitleyi yönlendirici söylevler olarak kalmamış,
ülke ve devleti yöneten Cumhuriyeti Halk partisinin programına ve
1921 yılı da çıkarılan Anayasaya ve hükümet uygulamalarına da
yansıtılarak, icracı bir ilke haline getirilmiştir. İktisadi olarak halkı
meslek ve ekonomik farklı kitleler haline getirmeden, yapılan
ekonomik kalkınma programları ve ilkelerinde(İzmir İktisat
Kongresi ve diğer ekonomik inkılâp uygulamalarında) bu anlayış
yansıtılmıştı. Ülkenin geleceğine ilişkin projelerde halkın bütün
kesimlerin birlikte çalışması gerekiyordu. Türk Halkı, çıkarları
birbirleriyle çatışır sınıflara ayrılmış değildi. Bilakis mevcudiyetleri
ve çabaları bir diğerine lazımdı;

“ .. Çiftçinin sanatkâra,
sanatkârın çiftçiye ve çiftçinin tüccara ve bunların yekdiğerine ve
ameleye muhtaç olduğunu, kim inkâr edebilir.”
Bu yüzden hukuken, ekonomik veya yönetime katılma gibi
birliktelik anlayışının göstergesi olan alanlarda halkçılık anlayışının
uygulamaları ******ün öncülüğünde gerçekleştirildi. Bu
uygulamalarda devletin öncü ve hakem olması, belirleyici olması
kaçınılmaz bir zorunluluktu. Kamu alanlarından başlanarak hukuken,
ekonomik, ticari ve siyasal inkılâplarla bu ilkenin uygulandığı
görülmektedir.


Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin kurulmasından
sonra, TBMM’nin amacını Türk ve dünya kamuoyuna açıklamak
için yayınlanan bildirilerde, hükümetin halkın ekonomik durumunu
düzeltmek amacıyla yeni yasalar çıkaracağı ve kurumlar oluşturacağı
açıklanmıştı. Ancak gerek içinde bulunulan savaş durumu ve gerekse
yoksulluk, bu amacın yerine getirilmesini engellemişti. Bütün
zorluklara karşın, 1930’lu yıllara kadar halkın lehine önemli
değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyet hükümetleri özellikle
halkın ezici bir çoğunluğun oluşturan, büyük bir yoksulluk ve sıkıntı
içinde ki halk kitlesi olan köylülere iktisadi alanda büyük bir destek
veren uygulamalara başladı. Daha önce ekonomik inkılâplar
konularında gördüğümüz aşarın kaldırılması, yeni tarım ürünlerinin
ülkeye getirilerek yeni tarımsal iş alanları yaratılması, çiftçinin bilgi,
ürün ve maddi olarak desteklenmesi, kooperatifçiliğin geliştirilmesi
ekonomik olarak eşitlik sağlanarak, halkçılık alanında eşitliğin
sağlanmasına katkıda bulunan önemli uygulamalardır. Diğer kitlelere
de benzeri ekonomik rahatlama ve destek programları uygulamıştır.


Türkiye’de Kamu İktisadi Teşebbüslerinin oluşturulması, Türkiye
Cumhuriyetinin daha o yıllarda sosyal adaleti, sosyal güvenliği ve
gelir dağılımının adaletli olarak dağıtılmasını son derece
önemsediğinin bir kanıtıdır. Bütün bunlar göz önüne alındığı zaman,
******’ün gerçek anlamda bir sosyal devlet anlayışını uygulamak
istediği anlaşılmaktadır.
Kısaca söylemek gerekirse halkçılık; devletin öngördüğü
sorumlulukların paylaşımında olduğu gibi, devlete ait kaynakların
kullanılmasında da halkın çıkarlarını ön planda tutmayı gerektiren
önemli bir ilkedir. ******çü Halkçılık anlayışı toplumun
ekonomik bakımdan güçsüz kesimlerin, özelikle köylülerin refah
düzeyini yükseltmeye büyük bir önem vermekle beraber, sınıf
mücadelesini reddetmekte ve toplumun gelişmesinin, çeşitli sosyal
gruplar arasında işbölümü dayanışma ile mümkün olacağına
inanmaktadır.


e- Halkçılık İlkesinin Önemi ve Sonuçları

Osmanlı toplum yapısında vergi ödemeyen, askere gitmeyen ve
devlet karşısında ayrıcalıkları bulunan bir takım sınıflar vardı. Büyük
çoğunluğu oluşturan halk ise; vergi ödeyen, askere giden ve kul
muamelesi gören bir yığından ibaretti. Osmanlıda var olan siyasal,
dinsel, askeri ve ekonomik gruplar kendilerini halkın üzerinde
görüyorlardı.
Cumhuriyet döneminde uygulamaya konulan halkçılık ilkesi ile
toplumdaki siyasal, ekonomik, dinsel ve askeri gruplar arasındaki
farklılaşma, kaldırılmaya çalışılmıştır. Toplumu oluşturan bireyler
arasında siyasal, hukuksal eşitlik sağlanmış, sınıf ayrıcalıkları
reddedilmiştir. Ekonomik anlamda halkın geçim düzeyinin
yükseltilmesine çalışılmış, toprak reformunun gerçekleştirilmesi
öngörülmüştür. Halkçılığın gereği olarak eğitim alanında da eşitlik
getirilmek istenmiş, bireylerin, hiçbir sınırlama olmaksızın,
yetenekleri ve çalışmaları ölçüsünde her göreve gelebilmeleri
sağlanmıştır. Halkçılık, toplumu oluşturan bireylerin devlete olan
güven duygularını arttırıcı ve ulusal birliği pekiştirici bir ilke
olmuştur. 1930’yılı başlarından itibaren ise; Devletçilik ilkesi ile
desteklenerek siyasal anlamının yanı sıra, ekonomik bir anlama da
kavuşmuştur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Halkçılık
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» 19 Mayıs'tan Bugüne Kurtuluşun Yolu: Halkçılık

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kemalizm :: Kemalizm Nedir? :: Halkçılık-
Buraya geçin: