Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 Büyük Meçhul

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
onur

onur


Mesaj Sayısı : 124
Kayıt tarihi : 19/07/09

Büyük Meçhul Empty
MesajKonu: Büyük Meçhul   Büyük Meçhul EmptyC.tesi Ağus. 01, 2009 2:45 pm

12 Temmuz 1922 tarihli Le Gaulais gazetesinden alınan yazı Fransız edibi Claude Farrere’nin ****** için yazdığı Büyük Meçhul adlı başyazısıdır.

Büyük Meçhul


1.Bölüm

Tabiatiyle O’nu görmek istiyordum.İlahi sihirli bir mucize yaratmıştı.Yan birtek mucize,fakat mucizeler mucizesi göstermişti ki,bu güne kadar onu yalnız ‘Jeanne d’Arc’ ta görmüştük.


Muvaffak olmuştu.Ölmüş bir milleti diriltmiş,büyük bir iştiha ile yemek için parçalanmış bir milleti,yeniden teşkilatlandırarak kalıntısından tam,canlı,taze ve muzaffer bir millet yaratmıştı.

Bu Adam’ı görmek istiyordum.Bu o kadar kolay bir iş değildi,fakat gördüm ve tanıdım.

Mustafa Kemal Paşa -belki kendisinden bahsettiğimi anlamadınız- Ankara’da bulunuyordu.Ben de İstanbul’da idim,arada ki mesafe oldukça büyüktü ve zamanda seyahate pek elverişli değildi.


Demiryolunun bir kısmı bozulmuştu.Otomobil yolu da yoktu.Bu güçlükleri yenmek için ben de bir uçağa sahip değildim

Şöyle bir tesadüf oldu;Tamamı Yunanlı olmayan bir subay heyeti,Bursa’da ki Yunan cephesini ziyarete gidiyordu.Bursa’da ki Yunan cephesine ziyarete gidiyordu.Mustafa Kemal Paşa da,bunlara karşılık,tam karşılarında Adapazarı Türk cephesini teftişe çıkıyordu.

İşte bana da fırsat görünmüştü.Derhal İzmit’e koştum.Bu seyahatim vesilesiyle budalaca birçok yorumlarda bulunuldu.Burada kesin olarak açıklayayım ki,bu Anadolu seyahatimin hiçbir resmi mahiyeti yoktur.Mustafa Kemal nezdine,yalnızca hususi bir ziyaretçi gibi gittim ve seyahatimin tek amacı büyük bir yurtsever olan büyük adamı selamlamak,şahsen tanımak ve yurdumla özgür Türkiye arasında bende daha yetkili başkalarının,evvelce değer vermeyi bildikleri Fransız-Türk dostluğunu tazelemekti.

Gezimim ayrıntılarını hatta şahsıma,bir Fransız’a İzmit ve Adapazarı’nda yol üstünde,Büyük Derbent’te ,Sapanca’da Arifiye’de Anadolu Türk’lerinin,bütün Türklerin gösterdikleri candan karşılamayı da anlatmıyacağım.

Yalnız bu karşılayıcılarım bilsinler ki,bunun hatırasını hiç unutmayacağım ve kalbimin derinliklerinde ebediyen saklayacağım.

Nihayet İzmit’teyim.Beni karşılamaya gelen belediye temsilcilerini selamladıktan sonra,karşıcılarımın delaleti ile misafir edileceğim 90’lık bir ihtiyarın konağına götürüldüm.


İzmit eşrafının bu en yaşlısı,Türklerin dostu,Loti’nin arkadaşı,bir Fransız’ı ,beni,konuklamak zevkini başkasına vermeyeceğini söylemişti.

Türklerin konuk severliği eski bir gelenektir.Rahatımın tam olarak temin edildiğini anladıktan sonra Mareşal’in Adapazarı’ndan beni kabul etmek üzere geldiğini ve genel karargahında beklediğini,beni almak üzere gönderdikleri otomobilin de aşağıda olduğunu haber verdiler.

1.bölümün sonu




Büyük Meçhul Tekarlan7co
1922 - Fransız Diplomat ve Romancı Claude Farrere'nin İzmit'te karşılanışı


En son onur tarafından C.tesi Ağus. 01, 2009 2:52 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
FKA
Admin
FKA


Mesaj Sayısı : 61
Kayıt tarihi : 19/07/09

Büyük Meçhul Empty
MesajKonu: Geri: Büyük Meçhul   Büyük Meçhul EmptyC.tesi Ağus. 01, 2009 2:51 pm

Çok güzel bir paylaşım olmuş...teşekkürler..devamınıda heyecanla bekliyorum..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://bagimsizkemalist.hareketforum.com
onur

onur


Mesaj Sayısı : 124
Kayıt tarihi : 19/07/09

Büyük Meçhul Empty
MesajKonu: Geri: Büyük Meçhul   Büyük Meçhul EmptyÇarş. Ağus. 05, 2009 10:51 pm

2.bölüm

Bu otomobili tarif edeyim:Hayatımda gördüğüm hiçbir arabaya benzemiyordu.Eski motörü,bir tayyare motörü ile değiştirilmiş,500 beygir kuvvetinde,her engelli aşmaya hazır,her işlek yolda gitmeyi istihdaf eden,çevik bir arazi otomobili…Fatih’in yahut Kurtarıcı’nın arabası!İnişli yollardan,sarp ve zikzak patikalardan,Mareşal Mustafa Kemal’in arabası,beni hedefeigenel karagaha ulaştırdı.
Bu genel karargah,her tür gösterişten uzak,tam bir sadelik içinde ve İzmit’e bir tepe üzerinde bulunuyordu.

Debdebeden hoşlanan sultan Abdülaziz,kiraz ağaçları ile gölgelenen zarif teraslı bu sevimli konağı,bir ‘Avkasrı’ olarak yaptırmıştı.

Sakarya’nın galibi,işte beni burada bekliyordu.Karargaha girerken yol üzerinde iki bölük piyade ve kılıç çekmiş 100 kişilik bir süvari kıtası beni selamlıyordu.

Subaylar,yaverler,bir başkatip beni karşıladılar.Ve işte birdenbire karşımda,asil ve yavaş jestleri,fevkalade iyi giyilmiş vestonu ile açık başlı sade bir insan…
Açık sarı saçları tayyareciler gibi arkaya taranmış,bıyıkları Amerikanvarı kısa kesilmiş,fevkalade nafiz ve her baktığı yeri şimşek gibi delip geçen mavi gözleri ile karşımda belirmişti.

Bu Gazi Mustafa Kemal’di.

Bir hoş geldin jesti,berrak bir Fransızca ile tatlı sözler…
Ziyaret sebebini,yahut doğru olursa işi diyeyim,görüşmeğe başlamadan evvel gereken cümleleri karşılıklı sarfediyoruz.İş’ten çok söz ediyorum,çünkü ben Anadolu Hristiyanlarının Kemalist kıtalar tarafından zulüm ve gadre uğradıkları hakkında çıkan söylentileri,milletlerarası bir ankette açıklamayı kabul etmesi için,Anadolunun Başkanına müracaat etmeye kendimce karar vermiştim.

Başlıyorum:

Beni dinleyin bu dikkatli yüzü hiçbir ifade tasvir edemez.Muhakkak ki bu donuk yüzün altında ilahi bir enerji ve düşünce kudreti var.Ve bu kudretin birdenbire bana bakan iki sihirli gözde merkezleştiğini görüyorum.
Kaşları çatık,ileriye doğru çıkık çenesinin sert açılarını meydana çıkararak dinliyor.Evet Mustafa Kemal Paşa sessiz,her cümleyi dikkatle dinliyor fakat yüzünde anladığını belli edecek bir hareket belirmiyordu.Halbu ki hepsini anlamıştı.Hesapladı,tasarladı ve birdenbire keskin ve hayrete değer,bir itidal ile cevap vermeye başladı.

Buanda yüzünün hatları bir tebesüümle değişti.Biraz evvelki hissiz ve donuk sessizliğin yerini alan bu tebessüm,sanki demir üzerinde açan bir çiçeğin paradoksuna benziyordu.

Mustafa Kemal Paşa konuşuyordu:
Bir anket,burada benim seferber edilmiş yurdumda,ordularımın iaşe ve ikmal yolları arasında..?Hala savaşta olduğumuz düşman subayları buraya getirebilecek bir anket?..Hayır ve asla,hiçbir zaman..Hem evvela niçin.Buna ne lüzum var?Evvelce benim sorumluluğum altında üç anket yapılmadımı?
Bunlar bize iftira edenlere karşı,gerçeğin ezici bir cevabı olmadı mı?Fakat netice tabi örtbas edildi.Şimdi yine aynı aynı nakaratı tekrarlamak!...Asla hem Anadolu’da bir anket,niçin ve neden?

Anadolu kapalı esrarlı bir yurt mudur? Herkes gelir,gezer ve görür.Bütün dostlarımızı ve tarafsızları memnuniyetle kabul ederiz.Bunlar gelirler ve her yeri görürler,isterlerse kendilerine her türlü kolaylığı gösterir,emirlerine otomobillerimi de tahsis ederim.Fakar düşmanlarımın,benim yurdumda anket yapmasına,yabancı devletlerin,hür bir milletin iç işlerine karımasına,asla müsaade edemem.






Karşımda ki bu büyük adam,kendisinden istemeğe kalktığım bu işe ne ustaca ve ne susturucu bir cevap vermiş ve bunu dünya efkarına ulaştırmayı bilmişti.Karşımda ki büyük adamda keşfettiğim bu büyük meçhulde,maharet ve karakter o kadar iyi işlenmişti ki sözlerinde hiçbir şüphe aranamazdı.
İşte yeniden gülüyor ve söylüyor:Türk zulumleri,Türk gaddarlığı değil mi?..Evet bu nakaratı iyi bilirim.Siz de gözlerinizle görmediniz mi?Hem de burada bile değil mi?

Birdenbire titredim.Türk zulümleri olamazdı.Hakikaten burada İzmit’te civar köylerde baştanbaşa yakılmış Türk evlerinin,katliama uğramış Türk cesetlerinin fotoğraflarını görmüştüm.

Şimdi öğle yemeği yiyoruz..


2’nciBölümün Sonu
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
onur

onur


Mesaj Sayısı : 124
Kayıt tarihi : 19/07/09

Büyük Meçhul Empty
MesajKonu: Geri: Büyük Meçhul   Büyük Meçhul EmptyPtsi Ağus. 10, 2009 1:07 pm

3ncü Bölüm

Mustafa Kemal Paşa,ben ve maiyetlerinden 10-12 kişi bir sofradayız.Masanın etrafını dolduranları hepsi,şaşılacak derecede genç…

Bu Başkumandan ve Mareşal,ancak 41 yaşında!Başkatibi biraz fazla…Diğerleri,Generaller,Albaylar,Sekreterler çok daha genç…Neşeli ve kahkahalı bir sofradayız.Yalnız Anadolu’nun Başkanı zaman zaman ve nadiren yüzünde beliren paradoksal tebessümü istisna edilirse,daima donuk,ağır ve düşünceli’

Hususi trenin bizi götürdüğü Adapazarı’ndayız.Tam Isparta sadeliğinde bir tren.Bütün istasyonlarda kalabalık halk kütleleri zafer neş’esi içinde karşıcı çıkıyor,gösteriler yapıyor.
Çiçekler,bayraklar,alkışlar,çılgınca bağrışan,koşuşan,çcuklar,takdis eden,dua eden ihtiyarlar,gözyaşları ile dizlerine kapanan kadınlar..ne bir teşrifat,ne bir polis ve ne de bir sansür var…

Dikkatimi çeken bu durum hakkında ki soruma,Mustafa Kemal Paşa cevap veriyor:Niçin,ne lüzumu var,bütün Anadolu benim arkamdadır,bana destektir…

Hakikaten öyle,gözlerimle görüyorum.Bütün Anadolu,bütün Rumeli,bütün İstanbul,tek bir kelime ile bütün Türkiye Başkan’ın arkasındaydı.

Şimdi askerlerle kar karşıyayım.Bu kuvvetleri hiç böyle tahmin etmemiştim.Kudretlerini ifade için hakıki vasfı kullanayım:Pek heybetli ve dehşet vericiydiler.

Ben derme çatma kuvvetlerle, milli duygularla galeyana gelmiş, bazı bozuk halk toplulukları ile karşılaşacağımı zannetmiştim.

Halbuki sıhhatli, iyi giydirilmiş, iyi donatılmış muntazam kuvvetler karşısındayım. Tıpkı kutusundan çıkan kurşun askerleri seyreden bir çocuk hayranlığı içindeyim.

Büyük Şef, askerlerinin önünden ağır adımlarla geçiyor. Bütün gözler, gurur şimşekleri ile parlayarak O’na bakıyor. İşte bu kuvvetler, vatanlarının varlığı veya yokluğu için silaha sarılmışlardı ve bunu bilerek başarıyorlardı.

Geçit resmi bitti, saat da 16 olmuştu. Önümde muhafız kıt’asından Karadenizliler gerçekten görülmeye değer milli oyunlarını oynadılar. Artık çay saati gelmişti. Mustafa Kemal Paşa ve ben, oracıkta, açıkta kendisini görmeye gelen, sayısız kalabalığın karşısında oturup çay içiyoruz. Ve birdenbire Anadolu’nun Başkanı tıpkı bizim Poincare’nin “Bar-le-Duc”e veya batının herhangi bir Başkanın, herhangi bir yerde yapabileceği gibi, ayağa kalktı ve milletine hitap etmeğe başladı. Ortalığı ezici bir sessizlik kaplamıştı.

Hakim ve iradeli sesi uzaklara yetişiyordu, halkla ulaşıyordu, bütün Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden bütün Dünya’ya erişiyordu.

Dinliyorum… İtiraf edeyim ki ben de, garip bir hissin tesiri altına girmiştim ve cidden tarihi bir saat yaşıyordum.

Fatih 2 inci Mehmet’ten 1453’ den bu yana, İstanbul Bizanslılardan alındığından beri ,Türkiye’de ilk defa olarak Batı politika adetleri yer alıyor ve bir Başkan halk arasında konuşuyordu.
Bu sade ve berrak,insan,milletine düşmanı yenmeyi veya ölmeyi tavsiye ediyordu.

İşte bütün milleti onu alkışlıyor,tasdik ve tasvib ediliyor,and içiyordu.Halk,sanki ilahi bir ürperme ile sarsılmış gibi idi.Çünkü O’na üstüne titrediği özgürlüğünden,bağımsızlığından söz edilmiş ve bu uğurda,gerekirse seller gibi kan akıtması lazım geleceği de açıkça anlatılmıştı.Birdenbire başını çeviren Gazi Mustafa Kemal’in,bana baktığını ve şu sözleri söylediğini duyuyorum:

Eğer Avrupa devletleri,hakikaten ve samimi olarak isteseydi ve yine eğer,Avrupa’nın iki büyük başkentinde-ki biri daha batıdadır-para sarrafları,bizim ıstıraplarımızı bir spekülasyon konusu yapmasalardı,barıl’ı derhal ve namuskarane ve basit iş olarak yapmak ne kadar kolay olurdu


Claude Farrere
Son
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Büyük Meçhul
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» En Büyük Düşman
» Büyük İskender
» Banu Avar ile Dünya Düzeni Afganistan ve Büyük Oyunu
» Partinin 5n'ci büyük kongresinde kabul edilen Cumhuriyet Halk Partisi programından(1939)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kemalizm :: Mustafa Kemal ******'ün Hayatı ve Anılardan Aktarılanlar-
Buraya geçin: