Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 Kadro Hareketi İle İlgili Bir Değerlendirme ve Bazı Düzeltmeler

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
onur

onur


Mesaj Sayısı : 124
Kayıt tarihi : 19/07/09

Kadro Hareketi İle İlgili Bir Değerlendirme ve Bazı Düzeltmeler Empty
MesajKonu: Kadro Hareketi İle İlgili Bir Değerlendirme ve Bazı Düzeltmeler   Kadro Hareketi İle İlgili Bir Değerlendirme ve Bazı Düzeltmeler EmptyCuma Ağus. 07, 2009 4:07 pm

Prof. Dr. Temuçin Faik Ertan

Kadro Dergisi, 1932 yılının Ocak ayında yayın hayatına atılan ve üç yıl boyunca, 36 sayı Türk Devriminin ideolojisini sistemleştirme işini üstlenen bir yayın organıdır. Şevket Süreyya (Aydemir), Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), Vedat Nedim (Tor), İsmail Hüsrev (Tökin), Burhan Asaf (Belge) tarafından çıkarılan bu dergi, ortaya koyduğu ekonomik, politik ve toplumsal görüşlerle ve sunduğu özgün çözümlerle, bir basın-yayın faaliyeti olmaktan öteye geçerek, bir entellektüel hareketin ve fikrin sözcüsü olmuştur.

Kadro Akımı ve Kadrocular, 1930’lu yıllarda ve daha sonraki dönemlerde, akademik ve politik çevrelerin ilgisini çekmiş, tartışılmaya ve araştırılmaya değer bir konu olma özelliğini devamlı korumuştur. Öyle ki, farklı nitelikteki ve değişik alandaki birçok araştırmada Kadro Akımı ve Kadrocularla ilgili görüşlere yer verilmiştir. Basın-yayın tarihi, Türkiye’deki entellektüel hareketleri Türk Solu ve komünist hareketleri, Türk Devrimi ve Kemalizm’i , Türk ekonomisini ve devletçilik anlayışının gelişimi ve Türk edebiyatını inceleyen bir çok eser ve araştırmada Kadroculara rastlamak mümkündür.

Kadrocular, iç politikada önerdikleri devletçilik ve dış politika ile ilgili olarak önerdikleri merkez-çevre kuramı ile özgür bir akımın temsilcileri olmuşlardır. Bununla birlikte Kadrocu düşünce ve Kadrocu olarak bilinen yazarlar değişik çevrelerden, farklı gerekçelerle olumsuz tepkiler almışlar ve sert eleştirilere uğramışlardır.

Kadroyu olumsuzlayan hemen tüm görüşlerin ve yapılan eleştirilerin hareket noktasını “Marksizm” oluşturmuş. Marksizme karşı olan ve genelde anti-komünist olarak bilinen çevreler Kadrocuları, olumsuz bağlamda “Marksist ve komünist” olarak nitelemişlerdir . Buna karşılık Marksist düşünceye yakın çevreler ya da Marksistler Kadrocu düşünceyi, “anti-Marksist”, hatta faşist olarak değerlendirmişlerdir.

Marksizme olumsuz bakan çevreler, Kadro’yu Marksistlikle suçlarken, kendilerine göre bir takım gerekçelere dayanmışlardır. Bu gerekçelerin ilki, harekete damgasını vuran aydınların önceki yıllarda Türkiye Komünist Partisi ile ilgili görülmeleri ve Şevket Süreyya ile İsmail Husrev’in yüksek öğrenimlerini Moskova’da yapmış olmalarıdır. Etkili olan diğer bir etken ise Kadrocuların çözümlemelerinde “Tarihsel Materyalizmi” tek ve vazgeçilmez yöntem olarak kullanmalarıdır.

Aslında Kadrocuları, “Yakup Kadri dışında dört eski Türkiye Komünist Partili” şeklinde görmek ve değerlendirmek tartışmaya açık bir yargıdır. Çünkü Kadrocular arasında sadece Şevket Süreyya ve Vedat Nedim TKP içinde yer almışlar ve etkin görevlere gelmişlerdir.

TKF’deki faaliyetleri kuşku götürmeyecek kadar kesin olan bu iki şahıs 1925 ve 1927 yıllarındaki komünist tevkifat sırasında tutuklanmış ve yargılanmışlardır 13. Buna karşılık diğer kadrocuların komünist faaliyetleri ile ilgili somut kanıtlar ortaya koyulamamıştır. Yakup Kadri’nin Kadro öncesinde hiçbir dönem komünist hareketlere katılmadığı konusunda hemen tüm araştırmacılar hemfikirdirler. İsmail Husrev ile Burhan Asaf için ise aynı durum sözkonusu değildir. İsmail Husrev ve Burhan Asaf, geçmiş dönemlerde sol hareketlerle ilgilenmelerine rağmen hiçbir zaman Türkiye Komünist Partisi’nde etkin görevler almamışlar, hatta üye bile olmamışlardır. Marksizme tepki duyan çevreler İsmail Husrev’i Moskova’daki öğreniminden dolayı komünist olarak nitelerken , Burhan Asaf, komünist bir yayın organı olan “Aydınlık”ta çıkan bir çevirisi nedeniyle komünist damgasını yemiştir . Bu iki Kadrocu daha sonraki yıllarda yaptıkları açıklamada komünist hareket içinde yer almadıklarım ifade etmişlerdir .

Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi Şevket Süreyya ve Vedat Nedim’in eski komünistler olarak görülmeleri ne denli doğru bir yargı iken, İsmail Husrev ile Burhan Asaf’ın komünistlikleri o derece kuşkuludur.

Kadrocuların marksist ve komünist olarak değerlendirilmelerindeki asıl önemli etken, bu yazarların tarihsel materyalizmi tek yöntem olarak kullanmalarıdır. Geçmiş faaliyetleri nedeniyle zaten kuşku ile karşılanan Kadrocular, tarihsel materyalizmi yöntem olarak seçmeleri yüzünden, eski düşüncelerinden sıyrılamadıkları şeklinde değerlendirilmişlerdir. Özgün bir devrim ideolojisi geliştirmeyi amaçlayan Kadro Akımı, bu yöntem nedeniyle Marksizmin bir uzantısı olarak görülmüş ve devamlı olumsuzlanmıştır. Oysa Kadrocular, tarihsel materyalizmin Marks’tan önce de var olduğunu ileri sürerek, bu yöntemin Marks tarafından kullanılmış olmasının kendilerinin benimsemesine engel teşkil etmeyeceğini savunmuşlardır. Kadroculara göre Marks, tarihsel materyalizmi “ihtilalci sosyalizmi” açıklamak için kullanırken kendileri bu yöntemi “milli kurtuluş hareketlerini” açıklamak için kullanmışlardır.

Gerçekten de Kadrocular, tarihsel materyalizm ile Marks’ın ulaştığı sonuçlardan daha farklı sonuçlara ulaşarak, Marksizm’in tam zıddı bir takım çözümler önermişlerdir. Sınıf çatışmasına, sınıf mücadelesine ve proleterya diktatörlüğüne karşı çıkmışlar ve ülkede Marksist bir devrim için uygun ortam yaratılmaması için çaba sarfetmişlerdir. Bunun için Marksist düşüncenin aksine, özel mülkiyet kavramına ve özel teşebbüsün faaliyetlerine tümüyle karşı çıkmamışlar, sınıfsal değil, ulusal bir ideoloji yaratmaya çalışmışlardır. Tüm bu girişimleri ile de dönemin resmi ideolojisi ile bütünleşme yolunda önemli bir adım atmışlardır.

Sınıf kavramına karşı çıkmaları, bu yönde toplumdaki olası çatışmaları ortadan kaldırmak istemeleri nedeniyle de, Marksist düşünceye yakın çevrelerin eleştirilerine uğramışlardır. Bu çevreler Kadro’yu işçi sınıfı aleyhinde ve burjuvazinin lehinde, iktidar yanlısı bir hareket olarak değerlendirmişlerdir. Aslında Marksistlerin Kadroculardan bazılarına olan tepkilerini ve olumsuz yargılarını Kadro Dergisinin yayınlanması öncesindeki dönemlere dayandırmak hiç de yanlış olmaz. Şevket Süreyya ve Vedat Nedim’in 1927 yılındaki Komünist Tevkifatı sırasındaki tutumları, özellikle Vedat Nedim’in tevkifatın gelişmesine neden olan açıklamaları. hiçbir zaman bağışlanmamış ve Kadro’nun önde selen bu isimlerine dönek, muhbir ve ajan gibi yakıştırmalarda bulunulmuştur.

Görüldüğü gibi Kadroculara gelen tepkilerin büyük çoğunluğu, ortaya koydukları görüşlerle ilgili olduğu kadar, geçmişteki faaliyetlerine de dayanmaktadır. TKP içinde çalışmaları nedeniyle komünist damgası yemişler TKP’den ayrıldıkları için de dönek olarak damgalanmalardır. Birbirlerine son derece zıt iki anlayış tarafından farklı gerekçelerle de olsa sert eleştiriler almaları ilginçtir.

Oysa Kadro, ne faşist, ne de komünist bir harekettir. Kadrocular, tarihsel materyalizmi kullanmalarına rağmen komünist olmayan; tek partili ve otoriter bir düzen önermelerine rağmen faşist olmayan bir hareket meydana getirmişlerdir. Ancak Türk Devrimi için ideoloji oluşturma gayretlerinde ve diğer çözümlemelerinde, Marksizmden esinlendikleri ve faşizmden etkilendikleri ise bir gerçektir.

Kadro Hareketinin “ne olmadığı” konusu kadar, “ne olduğu ve gerçek niteliği” konusu da önemlidir. En kısa ve öz ifadeyle Kadrocu düşünce, kapitalizmin adaletsizliği ve Marksizmin bu adaletsizliği ortadan kaldırmadaki yetersizliği üzerine kurulmuş ve geliştirilmiştir.

Kadro’ya göre dünya üzerindeki tüm ulusal ve uluslararası eşitsizliklerin, iç ve dış çelişkilerin temel nedeni kapitalist düzendir . Kapitalizmi, 1930’ların başlarındaki buhranlı döneminde, 19. Yüzyıldaki ilkel ve vahşi niteliği ile ele alan Kadrocular, bu sistem ile ilgili her türlü siyasal, sosyal ve ekonomik kavrama karşı çıkmışlar ve şiddetle reddetmişlerdir. Marksizmi ise proleterya diktatörlüğünü hedeflemesi ve ulusal kurtuluş savaşlarına yeterince önem vermemesi nedeniyle eleştiren Kadrocu yazarlar, bu ideolojiyi kapitalizmin yaratmış olduğu adaletsizlikleri ortadan kaldırma konusunda yetersiz görmüşlerdir.

Kadrocuların Kapitalizme ve Marksizme karşı olan bu olumsuz tutumları, o dönemde Türkiye’deki ve dünyadaki gelişmelerle yakından ilgilidir. Daha açık bir ifade ile 19. Yüzyılın sonları ile 20. Yüzyılın başlarındaki siyasal, ekonomik ve toplumsal gelişmelerin doğal bir sonucudur.

Kadrocu olarak bilinen yazarların tümü, kapitalist Batı Dünyasının yarı sömürge hale getirdiği ve uzun yıllar siyasal ve ekonomik baskı altında tuttuğu bir imparatorluğun son döneminde dünyaya gelmişlerdir . Hemen sonraki yıllarda ise ülkeleri Batılılar tarafından işgal edilen ve bu işgale kendi çaplarında tepki gösteren insanlar arasında yer almışlardır. Gerek Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde, gerekse Kurtuluş Savaşı sırasında Batı ile olan ilişkiler, daha doğrusu Batı’nın Türk ulusu üzerindeki olumsuz baskısı, Kadrocuların Batı’ya mal olmuş her türlü kavrama ve değere tepki göstermelerinde etkili olmuştur. Ayrıca 1929 yılında Kapitalizmin büyük bir bunalıma girmiş olması ve bu bunalım nedeniyle yıkılan bir sistem görüntüsü vermesi. Kadrocuların Kapitalist sistemi olum su/lamalarında rol oynayan bir başka etkendir. Bu dönemde tüm dünyada gündeme gelen devlet müdahaleciliği düşüncesinden Kadrocular da geniş çapta etkilenmişlerdir.

Marksizm konusuna gelince; daha önce de bahsedildiği gibi Kadro’ya göre Marksizm, Kapitalizmin yaratmış olduğu adaletsizliklere ve eşitsizliklere bir tepki olarak doğmasına rağmen, bu sistemin sonucu olan çelişkileri çözme konusunda yetersizdir. Ancak Kadrocuların Marksizm ile ilgili olarak asıl benimsemedikleri olgu, bu ideolojinin ulusal kurtuluş savaşlarına yeterince önem vermemesi ve sınıf mücadelesinin bir peyki, rezervi şeklinde görmesidir . Dünyanın ilk ulusal kurtuluş savaşını kazanan bir ulusun aydınları olan Kadrocuların, bu mücadeleye çok önem vermeleri ve çelişkileri yok etmede temel etken olarak ele almaları son derece doğaldır. Sınıfsal olmayan, ulusal bir devrim ideolojisi yaratmayı hedefleyen Kadrocu yazarlar, bu hedefleri ile ilgili olarak resmi ideoloji ve iktidar ile çelişmemeye büyük özen göstermişlerdir.

Kadrocuların bu ideolojiyi oluştururken temel amaçları, birçok kişinin bir ütopya olarak gördüğü sınıfsız, ayrıcalıksız ve kaynaşmış bir toplum yaratmak olmuştur . ******’ün Halkçılık ilkesinin hayata geçmesinde önemli bir görev üstlenen Kadroculara göre, Türkiye’nin kapitalist anlamda gelişmemesi ve dolayısıyla da sınıfların ortaya çıkmaması büyük bir avantajdır. Bu avantaj iyi değerlendirilmeli ve sınıfların ortaya çıkmaması için tedbirler alınmalı idi. Kadrocuların sınıfların ortaya çıkmaması için önerdikleri tek çözüm ise “devletçilik”tir.

Kadro’nun önerdiği devletçilik, klasik devlet müdahaleciliğinden daha ileri bir sistemdi. Sadece ekonomik alan ile sınırlı olmayan siyasal, toplumsal ve kültürel yaşama damgasını vuracak ve belirleyecek özgün bir “nizam”dı .

Sınıf çatışmasını önleyerek, iç barıştan yana görünen Kadrocular, bununla birlikte gerektiğinde “İnkılap” adına sertleşmeyi ihmal etmemişlerdir. Hemen bütün devrimci ideolojiler gibi kendi idealleri uğruna otoriter uygulamaları sık sık gündeme getirmişlerdir . Baskı unsurunu hiçbir zaman gözardı etmeyen Kadrocular, bu şekilde devrimi sürekli kılmak istemişlerdir. Bu yönleriyle de mevcut iktidarın içinde ve dışında gelişen “devrim bitmiştir, tamamlanmıştır” şeklindeki anlayışlara karşı çıkmışlardır. Bu nedenle de görüşleri zaman zaman “Kemalizmin sol ve radikal yorumu” olarak nitelendirilmiştir.

Sonuç olarak Kadro için 1930’lardaki ideolojik boşluktan doğan ve Türk devrimini evrensel temellere oturtmaya çalışan bir grup aydının geliştirdiği. Kapitalist ve Marksist olmayan bir hareket olduğu söylenebilir.

A.İ.T.İ.A’NIN HAZIRLADIĞI KADRO DERGİSİ TIPKI BASIMLARI İLE İLGİLİ BAZI DÜZELTMELER

Günümüzde Kadro ile ilgili araştırmaların temel başvuru kaynağı “Kadro” dergileridir. Uzun yıllar Milli Kütüphane’de “yasak” ve “okuyucuya verilmesi sakıncalı” yayınlar arasında yer alan 1932-1934 baskı Kadro dergilerinin tıpkı basımları 1978 yılında Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi (Günümüzde, Gazi Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi olarak bilinen yüksek öğretim kurumu) tarafından hazırlanmış ve yayınlanmıştır .

Kadro tıpkı basımlarının yayınlanması ve konu ile ilgilenen araştırmacılara sunulması son derece yararlı bir hizmet olmuştur. Üç ciltte toplanan Kadro tıpkı basımlarının birinci cildinde. Kadro Dergisi ve Kadro Akımı ile ilgili bir takım makalelere yer verilmiş ve bu akım çeşitli yönleri ile incelenmiştir . Yine aynı cildin sonunda okuyucuya yararlı olması amacıyla bir sözlük hazırlanmıştır.

Tıpkı basımların ikinci cildi 1979 yılında yayınlanmış ve Kadro’nun 13-24 sayılarını kapsamıştır. Bu cildin sonunda yaşayan Kadrocuların mektupları, Kadro ile ilgili olarak basında çıkan bazı yazılar, makale ve yazar dizini yer almıştır .

Tıpkı basımın üçüncü cildinde konu, yazar ve makale isimlerinden oluşan bir dizin verilmiştir. Konu dizini; edebiyat, kitap eleştirisi, eğitim, ekonomi, düşün hareketleri, entellijansya, kadro, kentleşme, polemik, politika, sanat, sosyal çalışma, sosyoloji, tarım, tarih ve teknoloji gibi bölümlerden oluşmuştur.

Araştırmacılar açısından büyük yararlar sağladığından kuşku bulunmayan bu dizinde yer yer yanlışlıklar mevcuttur. Bu yanlışlıkları şu şekilde sıralamak mümkündür:

Kadro Dergisinin çeşitli sayılarında yer alan “İ.H.” imzalı tüm yazılar, dizinde İbrahim Hilmi Çığırcan’a (Çığırçan olmalı) ait gösterilmiştir. Oysa bu makalelerin tümü İbrahim Hilmi tarafından değil, İsmail Husrev Tökin taralından kaleme alınmıştır. İ.H. şeklindeki kısaltmanın Kadro dışında bir yazara bağlanması son derece hatalıdır. Makalelerin içerik ve üslup açısından da İsmail Husrev’e ait olduğu kesindir.


En son onur tarafından Cuma Ağus. 07, 2009 6:02 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
onur

onur


Mesaj Sayısı : 124
Kayıt tarihi : 19/07/09

Kadro Hareketi İle İlgili Bir Değerlendirme ve Bazı Düzeltmeler Empty
MesajKonu: Geri: Kadro Hareketi İle İlgili Bir Değerlendirme ve Bazı Düzeltmeler   Kadro Hareketi İle İlgili Bir Değerlendirme ve Bazı Düzeltmeler EmptyCuma Ağus. 07, 2009 4:08 pm

Yine “V.N.” imzalı yazıların sahibi konusunda da bir yanılgı söz konusudur. Bu makalelerin yazarı olarak Vala Nurettin gösterilmişse de, bu doğru değildir. Tüm “V.N.” imzalı yazıların sahibi Vedat Nedim Tör’dür. Vala Nurettin, bazı Kadrocularla yakın ilişkide olmasına karşılık. Kadro dergisine hiç yazı vermemiştir.

Kadro’nun çeşitli sayılarında yer alan. Ş.S. imzalı yazılar Şevket Süreyya’ya, Y.K. imzalı yazılar Yakup Kadri’ye, V.N. imzalı yazılar Vedat Nedim’e. İ.H. imzalı yazılar İsmail Husrev’e ve B.A. imzalı yazılar Burhan Asaf a aittir.

Dizinde göze çarpan bir başka hala ise “Ahmet Hamdi Bey” ile ilgili olarak yapılmıştır. Soyadı Yasası öncesinde Ahmet Hamdi Başar, Ahmet Hamdi adıyla çeşitli yazılar kaleme almıştır . Dizinde bu yazıların Ahmet Hamdi Tanpınar’a ait olduğu vurgulanmıştır. Yukarıda da bahsedildiği gibi bu yazıların asıl sahibi Ahmet Hamdi Başar’dır.

Bu arada konu dizinin teknoloji bölümünde de eksiklik söz konusudur. Bu bölümde sadece iki makaleye yer verilmiştir . Oysa Mehmet Şevki Yazman’ın görüşlerini ortaya koyduğu tüm yazılar doğrudan teknoloji ile ilgilidir. Bu makalelerin teknoloji bölümünde yer alması gerekmektedir.

Tıpkı basımların dizininde yer alan ve gözden kaçan bu hataların ortaya konulmasından amaç, Kadro tıpkı basımlarının yararını göz ardı etmek ve bu dizini hazırlayanları eleştirmek değildir. Temel amaç Kadro’nun daha iyi anlaşılması ve doğru araştırılması konusunda katkıda bulunmaktır.




Kadro’ya göre dünya üzerindeki tüm ulusal ve uluslararası eşitsizliklerin, iç ve dış çelişkilerin temel nedeni kapitalist düzendir . Kapitalizmi, 1930’ların başlarındaki buhranlı döneminde, 19. Yüzyıldaki ilkel ve vahşi niteliği ile ele alan Kadrocular, bu sistem ile ilgili her türlü siyasal, sosyal ve ekonomik kavrama karşı çıkmışlar ve şiddetle reddetmişlerdir. Marksizmi ise proleterya diktatörlüğünü hedeflemesi ve ulusal kurtuluş savaşlarına yeterince önem vermemesi nedeniyle eleştiren Kadrocu yazarlar, bu ideolojiyi kapitalizmin yaratmış olduğu adaletsizlikleri ortadan kaldırma konusunda yetersiz görmüşlerdir.

Kadrocuların Kapitalizme ve Marksizme karşı olan bu olumsuz tutumları, o dönemde Türkiye’deki ve dünyadaki gelişmelerle yakından ilgilidir. Daha açık bir ifade ile 19. Yüzyılın sonları ile 20. Yüzyılın başlarındaki siyasal, ekonomik ve toplumsal gelişmelerin doğal bir sonucudur.

Kadrocu olarak bilinen yazarların tümü, kapitalist Batı Dünyasının yarı sömürge hale getirdiği ve uzun yıllar siyasal ve ekonomik baskı altında tuttuğu bir imparatorluğun son döneminde dünyaya gelmişlerdir . Hemen sonraki yıllarda ise ülkeleri Batılılar tarafından işgal edilen ve bu işgale kendi çaplarında tepki gösteren insanlar arasında yer almışlardır. Gerek Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde, gerekse Kurtuluş Savaşı sırasında Batı ile olan ilişkiler, daha doğrusu Batı’nın Türk ulusu üzerindeki olumsuz baskısı, Kadrocuların Batı’ya mal olmuş her türlü kavrama ve değere tepki göstermelerinde etkili olmuştur. Ayrıca 1929 yılında Kapitalizmin büyük bir bunalıma girmiş olması ve bu bunalım nedeniyle yıkılan bir sistem görüntüsü vermesi. Kadrocuların Kapitalist sistemi olum su/lamalarında rol oynayan bir başka etkendir. Bu dönemde tüm dünyada gündeme gelen devlet müdahaleciliği düşüncesinden Kadrocular da geniş çapta etkilenmişlerdir.

Marksizm konusuna gelince; daha önce de bahsedildiği gibi Kadro’ya göre Marksizm, Kapitalizmin yaratmış olduğu adaletsizliklere ve eşitsizliklere bir tepki olarak doğmasına rağmen, bu sistemin sonucu olan çelişkileri çözme konusunda yetersizdir. Ancak Kadrocuların Marksizm ile ilgili olarak asıl benimsemedikleri olgu, bu ideolojinin ulusal kurtuluş savaşlarına yeterince önem vermemesi ve sınıf mücadelesinin bir peyki, rezervi şeklinde görmesidir . Dünyanın ilk ulusal kurtuluş savaşını kazanan bir ulusun aydınları olan Kadrocuların, bu mücadeleye çok önem vermeleri ve çelişkileri yok etmede temel etken olarak ele almaları son derece doğaldır. Sınıfsal olmayan, ulusal bir devrim ideolojisi yaratmayı hedefleyen Kadrocu yazarlar, bu hedefleri ile ilgili olarak resmi ideoloji ve iktidar ile çelişmemeye büyük özen göstermişlerdir.

Kadrocuların bu ideolojiyi oluştururken temel amaçları, birçok kişinin bir ütopya olarak gördüğü sınıfsız, ayrıcalıksız ve kaynaşmış bir toplum yaratmak olmuştur . ******’ün Halkçılık ilkesinin hayata geçmesinde önemli bir görev üstlenen Kadroculara göre, Türkiye’nin kapitalist anlamda gelişmemesi ve dolayısıyla da sınıfların ortaya çıkmaması büyük bir avantajdır. Bu avantaj iyi değerlendirilmeli ve sınıfların ortaya çıkmaması için tedbirler alınmalı idi. Kadrocuların sınıfların ortaya çıkmaması için önerdikleri tek çözüm ise “devletçilik”tir.

Kadro’nun önerdiği devletçilik, klasik devlet müdahaleciliğinden daha ileri bir sistemdi. Sadece ekonomik alan ile sınırlı olmayan siyasal, toplumsal ve kültürel yaşama damgasını vuracak ve belirleyecek özgün bir “nizam”dı .

Sınıf çatışmasını önleyerek, iç barıştan yana görünen Kadrocular, bununla birlikte gerektiğinde “İnkılap” adına sertleşmeyi ihmal etmemişlerdir. Hemen bütün devrimci ideolojiler gibi kendi idealleri uğruna otoriter uygulamaları sık sık gündeme getirmişlerdir . Baskı unsurunu hiçbir zaman gözardı etmeyen Kadrocular, bu şekilde devrimi sürekli kılmak istemişlerdir. Bu yönleriyle de mevcut iktidarın içinde ve dışında gelişen “devrim bitmiştir, tamamlanmıştır” şeklindeki anlayışlara karşı çıkmışlardır. Bu nedenle de görüşleri zaman zaman “Kemalizmin sol ve radikal yorumu” olarak nitelendirilmiştir.

Sonuç olarak Kadro için 1930’lardaki ideolojik boşluktan doğan ve Türk devrimini evrensel temellere oturtmaya çalışan bir grup aydının geliştirdiği. Kapitalist ve Marksist olmayan bir hareket olduğu söylenebilir.

A.İ.T.İ.A’NIN HAZIRLADIĞI KADRO DERGİSİ TIPKI BASIMLARI İLE İLGİLİ BAZI DÜZELTMELER

Günümüzde Kadro ile ilgili araştırmaların temel başvuru kaynağı “Kadro” dergileridir. Uzun yıllar Milli Kütüphane’de “yasak” ve “okuyucuya verilmesi sakıncalı” yayınlar arasında yer alan 1932-1934 baskı Kadro dergilerinin tıpkı basımları 1978 yılında Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi (Günümüzde, Gazi Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi olarak bilinen yüksek öğretim kurumu) tarafından hazırlanmış ve yayınlanmıştır .

Kadro tıpkı basımlarının yayınlanması ve konu ile ilgilenen araştırmacılara sunulması son derece yararlı bir hizmet olmuştur. Üç ciltte toplanan Kadro tıpkı basımlarının birinci cildinde. Kadro Dergisi ve Kadro Akımı ile ilgili bir takım makalelere yer verilmiş ve bu akım çeşitli yönleri ile incelenmiştir . Yine aynı cildin sonunda okuyucuya yararlı olması amacıyla bir sözlük hazırlanmıştır.

Tıpkı basımların ikinci cildi 1979 yılında yayınlanmış ve Kadro’nun 13-24 sayılarını kapsamıştır. Bu cildin sonunda yaşayan Kadrocuların mektupları, Kadro ile ilgili olarak basında çıkan bazı yazılar, makale ve yazar dizini yer almıştır .

Tıpkı basımın üçüncü cildinde konu, yazar ve makale isimlerinden oluşan bir dizin verilmiştir. Konu dizini; edebiyat, kitap eleştirisi, eğitim, ekonomi, düşün hareketleri, entellijansya, kadro, kentleşme, polemik, politika, sanat, sosyal çalışma, sosyoloji, tarım, tarih ve teknoloji gibi bölümlerden oluşmuştur.

Araştırmacılar açısından büyük yararlar sağladığından kuşku bulunmayan bu dizinde yer yer yanlışlıklar mevcuttur. Bu yanlışlıkları şu şekilde sıralamak mümkündür:

Kadro Dergisinin çeşitli sayılarında yer alan “İ.H.” imzalı tüm yazılar, dizinde İbrahim Hilmi Çığırcan’a (Çığırçan olmalı) ait gösterilmiştir. Oysa bu makalelerin tümü İbrahim Hilmi tarafından değil, İsmail Husrev Tökin taralından kaleme alınmıştır. İ.H. şeklindeki kısaltmanın Kadro dışında bir yazara bağlanması son derece hatalıdır. Makalelerin içerik ve üslup açısından da İsmail Husrev’e ait olduğu kesindir.

Yine “V.N.” imzalı yazıların sahibi konusunda da bir yanılgı söz konusudur. Bu makalelerin yazarı olarak Vala Nurettin gösterilmişse de, bu doğru değildir. Tüm “V.N.” imzalı yazıların sahibi Vedat Nedim Tör’dür. Vala Nurettin, bazı Kadrocularla yakın ilişkide olmasına karşılık. Kadro dergisine hiç yazı vermemiştir.

Kadro’nun çeşitli sayılarında yer alan. Ş.S. imzalı yazılar Şevket Süreyya’ya, Y.K. imzalı yazılar Yakup Kadri’ye, V.N. imzalı yazılar Vedat Nedim’e. İ.H. imzalı yazılar İsmail Husrev’e ve B.A. imzalı yazılar Burhan Asaf a aittir.

Dizinde göze çarpan bir başka hala ise “Ahmet Hamdi Bey” ile ilgili olarak yapılmıştır. Soyadı Yasası öncesinde Ahmet Hamdi Başar, Ahmet Hamdi adıyla çeşitli yazılar kaleme almıştır . Dizinde bu yazıların Ahmet Hamdi Tanpınar’a ait olduğu vurgulanmıştır. Yukarıda da bahsedildiği gibi bu yazıların asıl sahibi Ahmet Hamdi Başar’dır.

Bu arada konu dizinin teknoloji bölümünde de eksiklik söz konusudur. Bu bölümde sadece iki makaleye yer verilmiştir . Oysa Mehmet Şevki Yazman’ın görüşlerini ortaya koyduğu tüm yazılar doğrudan teknoloji ile ilgilidir. Bu makalelerin teknoloji bölümünde yer alması gerekmektedir.

Tıpkı basımların dizininde yer alan ve gözden kaçan bu hataların ortaya konulmasından amaç, Kadro tıpkı basımlarının yararını göz ardı etmek ve bu dizini hazırlayanları eleştirmek değildir. Temel amaç Kadro’nun daha iyi anlaşılması ve doğru araştırılması konusunda katkıda bulunmaktır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kadro Hareketi İle İlgili Bir Değerlendirme ve Bazı Düzeltmeler
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kuvayı Milliye (Kadro, Sayı 16, Nisan 1933)
» Kadro Dergisi
» Kadro Dergisi hakkında
» Türkçe (Kadro, Sayı 9, Eylül 1932)
» Emperyalizm Şahlanıyor mu? (Kadro, Sayı 16, Nisan 1933)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Tarih :: Türk Devrim Tarihi :: Cumhuriyet'in İlk Yılları :: Kadro Yazıları-
Buraya geçin: